42.Simit&Çay Programı 05 Mart 2025, 14:29

- simit&çay söyleşi programı Ak Parti Bursa Milletvekili Ahmet KILIÇ
Dinleyen dostlarımız AK Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ııı bugün konuğumuz sivilçay konuğu. Bursa'yı konuşacağız. Türkiye'yi ve ekonomi üzerine.
Güzel bir çalışmalarını dinleyeceğiz kendisinde. Şimdi TR Düşünce Kurulü'nün kısaca bir videosu ardında sayın vekilimin konuşması. Sayın vekilim hoş geldiniz.
Arkadaşlar. Evet Parti Bursa'nın sayısındayız. 2009 yılında İznik Bursa'dan kanara düşen bu hayal gönüllerde bir yer buldu.
Ve TR Düşünce Kulübü bugün on beş yılı geride bırakmış bulunuyor. Önce insan mutlusunu belirseyen kulübümüz, öteki işleminin karşısında güven ve insan insan olduğu için yaklaşık bir bölüm istiyorum. TR Düşünce Kulübü tüm insanların toplumsal vatandaşlık hedefini sağlamak için ulusal, uluslararası alanda sinerji, hukuki, iktisadi ve sosyal konularla fikri yolu geliştirmek izinle her bir insanlık ve toplumda yaramak için bu projede bunu yaparken de tamamen TR Düşünce Kulübü tarım vergisizleştiği insansı düşünce kuruluşu olarak sorgulayan, ötekileştirmeyen, insanlık ve özgürlükleri uluslararası işlemiş, temellerini adalet, merhamet ve yüksek ahlak üzerine kurulaymış, her daim ilerlemeyi, yetişmeyi ve öğrensel değerlerin merkezine olan bir düşünce kulübü tüm sınıf taraflarına hizmet etmektedir.
TR Düşünce Kulübü Derneği iki yıl önce son kez yanımda kullanılan kararı azamet verileni düşünce kulübü olarak değiştirmiştir. Türkiye'nin oranda gelen düşünce kuruluşlarına göre olarak faydalı bir göstermektedir. TR Düşünce Kulübü kurulu yönlendirmeyle gençlerin ötelikler gelişimine nasıl geliyor amaçlı yapımcılar, saniyeler ve konferanslar düzenleyerek ulusal ve uluslararası alanları pek bir etkiler atmıştır.
Bugün Türkiye'nin 56 yılında milyon üç farklı ülkede temsilcileri bulunan TR Düşünce Kulübü sınıf yönü açarak gösterdiği göstermektedir. Özgürlükler, adalet ve yüksek ahlak teminini toplum inşaatına hedeflerken evrensel değerlere ve sürü ilgilerle ne odaklanmaktadır. Düşünce Kulübü profesyonelerden oluşan İngiliz Siyasetler Akademi'ye iş dünyasında gazetecileri ve eğitimcilerden hukukçuluğuna kadar çok farklı alanlardan çalışmalarına katkı sağlamaktadır.
Bu çeşitlilik kurulu projelerinin ve faaliyetlerine zenginliğini arttırmaktadır. TR Düşünce Kulübü ve kültürel genişliğine katkı sağlamak amacıyla geniş bilgiler tarzında yükselikler düzenleyen ulusal ve uluslararası bir düşünük kuruluşudur. İçşaf dergisi, kitap çalışmaları, ayrı konferanslar, eğitim projeleri ve uluslararası projeleri artıktan oluşlanmaktadır.
Ayrı bir bölümdeki açıları ve birleşmiş üretimlerden şahsı düzenlendiği örtüsünün çalışmalarına sürüklendiği bir düşünce kuruluyla kapitalizasyon değişimi ve katkılılığa katılıyor olmaktadır. Özellikle genişliğe yaradık projeler geliştirerek genişliğe yönelik gelişimi basitlemekte sorumluluğu görüldüğünü tanımlamaya başlamaktadır. Düşünce Kurulu Derneği ulusal ve
uluslararası düzeyde siyasi, hukuki, iktisadi ve sosyal konularda fikir üretimleri amacıyla yazılar ve düşünce kuruluşudur.
Iki bin yirmi dört yılında göç, ekonomi, kentsel planlama ve bu nedenlerle kritik alanlarda çalışmaları sürdürmektedir. Toplumun her kesiminden biri olanı entelektüel olarak güçlendirmeyi ve daha bilinçli. İlerici bir insanlık için dünyayı dönüştürmeye hedefleyen grup on beş yıldır faaliyetleri boyunca anayasa çalışmalarından referandum programlarına, yerel ve matematik yastığa dönüşen etkinliklerine, hukuk sıfırlarını ve düşünce anlayışlarına kadar birçok alanda uygulamalar gerçekleştirilmiştir.
Çocuklarla düzenlenen etkinlikler gibi toplumsal dayanışmalarının çalışmalarıyla da açıkmaktadır. Demokrasiye olan inancını her koşulda savunabilen düşünce kulübü on beş yıldır bu gelişme sırasında sokaklarda aktif bir duruş sergilemiş ve bu gelişime karşı ilk basın açıklamasına sahip olduğu düşünülmüştür. Bu duruşu kuruluşun demokrasiyle bağlılığını ve toplumsal sorumluluğunu uğurlu olarak ortaya koymaktadır.
Eylül Düşünce Kulübü yapımı gelişlendiren, sorumlu belirleyeceğin temelleri yaptan bedellerini daha ileriye bir yer haline getirmeye başlamak üzere bir düşünce kuruluşudur. Evet. Biz de Düşünce Kulübü'nde söz genelde onay verilir.
Dediğimiz gibi konu ben artık yeter. Son cevaba geçeriz. Binceye kadar söz konudur.
Sayın vekilimiz çok yorulmazsınız. Kırılganlığının en yüksek en önemli istikrarsızlık da Türkiye'nin etrafındaki bölgelerde oluştu. Işte güneyimizde Irak'ta, Suriye'de çok uzun süreli bir kargaşalı ve yoğunluk çatışmalı bir dönemi hep beraber gördük.
Yine Rusya-Ukrayna Savaşı'yla beraber bölgesel anlamda Avrupa'nın çok kaygılandığı, kendi içine kapandığı bir dönemi hep birlikte gördük ve devam ediyor. Ve çok enteresan bir şekilde Avrupa'nın tüm verileri şu an itibariyle çünkü bizim en büyük ticari partnerimiz. Ihracatımızın yüzde altmışı Avrupa'ya yapıyoruz.
Ciddi manada daraldığını ve geriye gittiğini görüyoruz. En büyük dev firmaları dahi kendi merkezlerini Avrupa'dan şu anda Kanada'ya, Amerika'ya taşımaya başlıyorlar. Bunlardan bir tanesi Volkswagen'dir.
Otuz beş bin işçi çıkarttı bu yıl itibariyle. Ve yeni yapacağı üç milyar dolarlık yatırımın hepsini Kanada'ya almaya Bu Avrupa'nın gelecek açısından artık ııı istikrarsızlaşmasıyla alakalı ııı ciddi bir gösterge olarak karşımıza çıkıyor. Nitekim ııı Trump'la beraber Amerikan başkanı Trump'la beraber Avrupa'ya yönelik eğer bizim istediğimiz gibi hareket etmezseniz biz sizin güvenliğinizi sağlamakla mecbur değiliz, sağlamakla hükümlü değiliz gibi açıklamalar oldu Bu da Avrupa'yı ciddi bir endişeye sürdü açıkçası.
Eee bunun da bir maliyeti var diye de alttan da bunu açık açık söyledi. Bu ortamda şu an itibariyle bir de dünyada ciddi bir ekosistem değişikliği var. Yani içten yanmalı motorların gittiği elektrikli motorların devreye girdiği ve ekosistemin değiştiği bir dönemi yaşıyoruz.
Bu da Avrupa'yı tamamen sarstı. Negatif bir şekilde etki etti. Çünkü yıllardır sanayi devriminden sonra özellikler otomotiv sektörüydü.
Ciddi manada içten yanmalı motorlarda çok başarılı hikayeleri vardı Avrupa ülkelerinin. Ve şu anda çöküş işleri. Bu yıl sadece Mercedes yüzde altmış beş küçüldü.
BMW aynı şekilde ve Audi aynı şekilde küçülme oranlarıyla beraber aslında bu ekosistemde artık yerlerinin olmadığını, daraldığını fazlasıyla görmeye başladılar. Ve bir taraftan otuz kırk yıldır Çin bu elektrikli ekosisteme çok iyi çalıştı. Kendini geliştirdi, geliştirdi ve beraberinde bu ekosistemle dünyaya yeni bir çıkış noktası.
Çünkü ne doğal gaza ihtiyacınız var, ne petrol ihtiyacınız var. Tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kendinize enerjinizi üreterek elektrikli ekosistem üzerinde yeni bir dünyanın şekillenmesiyle alakalı bir model ortaya koydu. Tabii şimdi bu tarafta alternatif olarak işte Japonların işte Güney Kore'nin hidrojenle alakalı bir çalışması var.
O daha ortaya çıkmadı. O daha bekleniliyor. Ne olacak? Hep beraber göreceğiz.
Işte bu eksende Avrupa'nın artık eskisi gibi rahat bir dönemi olmayacağına dair tüm veriler orada da. O yüzden biz de Türkiye olarak kendimize yeni pazarlar kurmamız. Eee buradaki sanayi gücümüzü ayakta tutmamız için önemli birkaç proje gerçekleştirdik.
Bunlardan bir tanesi Orta Asya'ya uzanalım. Zengin Zor Koridor. Son derece önemli bir koridor.
Eee Türkiye'nin direkt Orta Asya'yla ticaretinin gelişeceği ve orada yaklaşık olarak yüz milyar dolarlık bir ticaret hacmini şu an itibariyle İran üzerinden gelen bu sürecin direkt Türkiye üzerinden gitmesiyle alakalı bu koridorla alakalı güzel gelişmeler var. Ilerliyor süreç hızlı bir şekilde ilerliyor. Ve tüm tarafların da menfaatine olacak bir ııı ticari bölge olacak orada.
Bu bölgede hem Azerbaycan ve diğer Türkiye Cumhuriyetler olmak üzere ve aynı zamanda Ermenistan dolumunu etkileyecek ııı tüm taraflarla uzlaşı içerisinde Bununla beraber yine ııı biliyorsunuz ki özellikle ııı süreç kanalının kullanılamaması Yemen'deki korsanlık faaliyetleri geminin orada işte alıkonulmasıyla beraber dünyadaki ticaret yolu bu sefer uzadı. Yaklaşık iki aylık bir süre işte Cebelitar'ı dolanarak gemiler Akdeniz'e girmeye çalışıyor. Oradan işte Avrupa'ya gitmeye çalışıyor.
Şimdi bunun alternatifi olarak da işte Suriye, Arabistan, Irak ve Türkiye'nin beraber gerçekleştirdiği kalkınma yolu projesi var. Basra Körfezi'nden itibaren yeni bir ticaret merkezini Suriye, Arabistan ııı bir aktörümüz şu anda planlıyor. Yaklaşık beş yüz milyar dolarlık yani Dubai'nin çok çok ötesinde bir ııı ticaret merkezi kurulanıyor orada.
Burada yine ııı iki ııı olaylara Türkiye'nin önemli bir aktörlüğü var. Ve bunların hepsi sizlere, bizim insanımıza fayda sağlayacak yani ticari olarak yeni açılımlarınıza ortaya çıkartacak önemli projeler bu ekosistemi görerek Türkiye olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bizler de insanımızın menfaatini düşünerek, milletimizin menfaatini düşünerek bu önemli projeleri
hayata geçirmeye çalışıyoruz. Iıı ve ııı buna inşallah verecek.
Çünkü neden dolayı Avrupa'da hakikaten hepinizin yakını vardır, akrabası vardır. Yani benim de akrabalarım var. Ama otuz yıldır orada yaşayan pek çok insanla görüştüğümde ilk defa bu kadar kaygı, ilk defa bu kadar yani ııı kendilerinin işe kapanmayla alakalı bir bakış açısını ortaya koydular.
Ve şu an itibariyle zorlanıyorlar. Ve emin olun yani bunu hep beraber göreceğiz. Ondaki Almanlar için çok önemli olan işte bu dediğimiz markaların çoğunun farklı milletler tarafından satın alınacağını da yakın zamanda hep beraber göreceğiz.
Çünkü buna doğru bir yakış var. Bu ekosistemde ııı tüm ülkeler kendileri adına bir mücadele veriyorlar. Kendi çıkarları olduğuna.
Bizler de milletimiz için, Türkiye için bir gayret gösteriyoruz. Ama ııı son bölgesel gelişmelerin de ışığında Türkiye kararlılıkla gündemine hakim şekilde yoluna devam ediyor. Bu son derece önemli.
Iıı burada bizim istediğimiz bölgesel olarak huzursuzlukların bittiği, terörün bittiği. Çünkü terör demokrasinin de kalkınmanın da ekonomik gelişmenin de en büyük düşmanıdır. Bunların hepsinin arındığı bir bölge olarak Türkiye'nin bu bölgede şu anki potansiyeliyle beraber eee ilerleyen yıllara dair önemli birikimlerini de ortaya koyacak bir gücü var.
Bunların ortaya çıkartılmasıyla alakalı bir gayretimiz var. Ve göreceğiz ki dünyada bu kırılganlıklar artık dünyanın seyrinde farklı şeyleri geliştirecek. Şimdi mesela doğal gaz hepimiz için son derece önemli.
Bütün ülkeler için. Ama bu elektrikli ekosistemlerle yeni şeyler geliştirildi. Isı pombaları geliştirildi.
Güneş enerjisinden işte bir ev ısıtabilecek kombiler geliştirildi. Böyle bir şey olursa ne doğal gaza ne işte bu altyapı maliyetlerine hiçbir şey gerek yok. Çatınıza bir şey koyuyorsunuz.
Evinizde ondan ısıtıyorsunuz. Bu muhteşem bir şey. Beraberinde dünyanın seyrini değiştirecek bir şey.
Doğal kaynaklarla zenginliklere sahip ülkeler. Artık eski güçlerini de bu şekilde sürdüremeyeceğini gösteren öngörüler bunlar. Hep birlikte izleyeceğiz, göreceğiz.
Tabii ııı tüm bu detayları bir arada oluştururken Türkiye'nin kendine yönelik, bölgesine yönelik yaptığı önemli çalışmalar bunlar. Şimdi ııı bir takım değerlendirmeleri yaparken elbette ki dünyanın da durumunu gözden geçirerek yapmamız da faydalı. Şu an itibariyle biliyorsunuz Orta Doğu'da da hepimizin içini yakan hiçbirimizin kabullenemediği ııı İsrail'in vahşeti söz konusu.
Burada da tüm dünyanın evrensel değerlerini asla kabul edemeyeceği bir durum var. Bunu da
tüm dünya pek çok noktada Türkiye'nin öncülüğünde farklı noktalarda ifade etmeye devam etti. Ve halen daha ısrarlı bir şekilde de ifade edeceğiz.
Çünkü bölgesel olarak buradaki durumu kötüleşmeyi daha da yaygınlaştırarak bölgenin tamamıyla istikrarsızlık haline gelmesini isteyen bir yapı var. Burada kendi menfaatleri fazlasıyla ııı elverişli olacak çünkü. Ona asla müsaade etmemek lazım.
Bunun için de bu bilinçle hareket etmek lazım. Ve ııı total olarak da şu anda tüm küresel istikrarsızlıklara rağmen bölgesel ııı sıkıntılara rağmen ııı ihracatımızın ııı ciddi manada arttığı iki yüz altmış yedi milyar dolar rakamını gördüğü bir yılı yerine bıraktık. Bununla beraber ithalatımızın azaldığı bir dönemi gördük.
Iıı ve beraberinde ııı Türkiye'nin yani şu andaki lojistik ağı o kadar yoğun ki yani zaman zaman işte Kapıkule'de farklı yerlerde ııı tır kuyrukları gözüküyoruz. Gündem oluyor. Nedeni de tam üç katı bir şekilde lojistik ağlarımızdan hareketlilik arttı.
Yani yaptığımız karayolları yaptığımız altyapı çalışmaları neticesinde ııı karayolu taşımacılığıyla alakalı bir merkez haline gelmiştir ülkeye ve yoğun talepler var. Ve bu ticaret yollarının kapanmasıyla beraber ııı bu aksi ön plana çıkartan bu yatırımlarımız sayesinde ııı pozitif bir ayrışma yaşamışız. Bizim üretim yapan diğer ülkelerle aramızda.
Iıı Çin üretim yapıyor ama buraya ulaştırılmasıyla alakalı ciddi bir süreç zamanlama ve ulaşım maliyetleri ister istemez süreçlerde en etkili pozisyon olarak karşımıza çıkıyor. Bu noktada işte bizim sanayicimiz, iş adamımızı elini güçlendiren bu çabuk kolay ulaşımı sağlayacak işte mekanizmaları hayata geçirerek ııı bir takım bu alternatifleri ortaya koyarak elini de kahve tutmasını sağladığımız hususlardan bir tanesi. Tabii ki ııı sadece dünyada bu istikrarsızlıklardan bahsederken bölgesel olarak Türkiye'nin etrafındaki istikrarsızlıklardan bahsettik.
Ama kolay bir süreç değil bunlar. Eee Rusya gibi büyük bir ülkeyi bile şu anda zora soktu. Eee kendi içinde ister istemez şu an itibariyle savaşın olduğu bölgelerde zorlanıyorlar.
Asker bulmada zorlanıyorlar. Yurt dışından asker geçirmeye çalışıyorlar. Beraberinde konvasyonel savaşın ötesinde yeni bir savaş dünyada ortaya çıktı.
Dronlarla hava araçları ile üretilen ve zamanın savaş araçlarının artık ııı ikinci planda kaldığı bir dönemi yaşıyoruz şu anda hep birlikte. Eskiden işte ııı tanklar, ıslıklı araçlar çok bizim için önemli gördüğümüz savaş araçlarıydı ama şimdi tam tersine artık bir dronela etkisiz hale geçirilen araçlar olarak karşımıza çıkıyor bunlar. Bu da savaşın konvasyonel savaş taktiklerinin değiştiği bir dünya yüzey gösteriyor.
Bütün bunların dışında ııı tüm ülkeleri güvenlikle alakalı planlamaları ilk sırada yani askeri harcamaları en üst seviyeye çıktı. Herkesin bir endişesi kaygısı oluştu tabii beraberinde. Bu Rusya Ukrayna Savaşı'yla birlikte ve Avrupa'nın içerisinde ordusu olmayan ülkelerin bir an önce ordu kurmamız lazım demeye başladıkları bir dönemi yaşadık.
Iıı ve dünyanın o işte ııı küresel bakış açısı birden çöktü. Her ülke kendi topraklarını tekrar gözden geçirerek güvenliğine yönelik ne olur? Risklerin ne olur dediği bir dönem bu dönem. Sonucu olarak da şimdi ııı Amerika Çin ve farklı güçlerin nasıl bir süreç yöneteceği, nereye varacağını hep beraber göreceğimiz ve Türkiye olarak da bu süreçlerden mümkünse hiçbir şekilde zarar almadan veya en az zararla çıkarak milletimizin yoluna devam etmesini sağlamaya çalışıyoruz.
Tabii ııı iki bin on dokuz kovid dönemi itibariyle tüm dünyadaki bu ııı maddeye, ham maddeye, enerji ulaşımla alakalı fiyatlarda üç kat, dört kat, beş kat, zaman zaman on kata yakın artışlar oldu. Bununla beraber ister istemez tüm dünyada fiyatlamalarda belirli sıkıntılar çıktı. Ve ııı bundan doğrudan etkileniyoruz çünkü bizler de Bizim de kendi içimizde ııı bu şoku yaşadığımız iki üç dönem oldu.
Ama ııı özellikle son bir yılda ııı bu enflasyonist ortamın birazcık daha indirildiği bir dönemi yaşıyoruz. Mali bir program ortaya kurdu. Bu program ışığında daha da inşallah önümüzdeki yıl bir kontrollü bir şekilde düşüşü devam ettireceğiz.
Eee bununla beraber ihracatımızın halen daha artması bizi en çok mutlu eden son bir yılda sadece bir milyon iki yüz ilaveli istihdam sağlamışız. Yani bu da ayrı bir mutluluk verici olay bizim için. Iıı ve tüm göstergelerimizde özellikle Türk insanımızın yemesi, içmesi, giymesi ııı satın alma faalitesi olarak adlandırılan yapıda yani şu anda dünyada on Bu bir göstergedir.
Ve bununla beraber hane halkı borçluluk oranına baktığınızda Avrupa ülkelerinin çok çok gerisinde. Bu da yine bir göstergedir. Bu ikisi toplumsal vefahın bir göstergesidir.
Elbette ki zaman zaman ekonomik daralmalarla sıkıntılar yaşayabiliyoruz. Ama ııı makro ve mikro veriler de özellikle Türkiye'nin ödemeler sistemini bozacak herhangi bir dengesizliğe neden olacak. En ufak bir sıkıntısı yok.
Sağlam bir şekilde şu an itibariyle kontrollü bir şekilde devam ediyor. Cari işlemler açığında ciddi bir iyileşme var. Yani geçen yıl bizim altmış milyar dolar cari işlemler açığımız varken şu anda on dokuz milyar dolar eminim.
Bunların hepsi bu bizim yaptığımız politikaların aslında bir nebze verim düzenini daha yeni yeni gördüğümüz bir noktadadır. Iıı yine dolar rezervlerimizde ciddi artışlar var. Tabii biz ııı altı Şubat'ta iki yıl önce çok büyük bir deprem geçirdik bölgesel olarak.
On bir tane ilimiz ciddi hasarlar aldı. Ve şu an itibariyle de biz iki gün önce oradaydık. Yani deprem bölgesindeydik.
Depremize de ailelerimizle bir araya geldik. Onlarla oturup konuştuk, acılarını tekrar paylaştık, hatırladık o günlerde neler yaşandığını. Ama on birimizin ihtiyacı içinde son iki yıldır bütçemizden ciddi bir parayı bizlere deprem bölgesine ait ister istemez.
Bu da bizi eee bütçesel anlamda bütçe açığında yoruldu. Ama hamdolsun şu an itibariyle
önümüzdeki yılda ufak bir paydaha ayırarak inşallah depremle alakalı konuyu kapatmış olduk. Emin olun o yıkım gerçekleştiği gün biz oraya gittiğimizde ya buralar nasıl tekrar eski haline dönecek diye ister istemez insan kendi içinde sorularla kafasında bir takım yani bakış açılarını oluşturmaya çalışıyordu.
Ama geldiğimiz noktada şu anda ben Maraş'taydım. Kırk gün falan depremde Maraş'taydım. Tekrar Maraş'a gittim.
Maraş'a uykulan yerlerin yerinde yeni binaları görünce ticari hareketliliği görünce bir takım şeyler eskisi gibi devam etmeye başladığının fazlasıyla idrak ettim. Hemen belediye başkanımıza dedim ki ya bana beş Şubat işte eee iki bin yirmi üçteki nüfusunu söyler misiniz? Söyledi. Şu anki nüfusunu söyler misiniz? Şehirden sadece kırk beş bin insan ayrılmış.
Eğer bu dediğimiz mekanizma işlememiş olsaydı zaten çoğu insanı orada tutamazdınız. Daha fazlasıyla farklı yerlere göç ederlerdi. Ama o altyapı oluştuğu için yani şehit kendini orada muhafaza etmiş.
Ve eee geleceğe dair umutların yeşerttiğini gördük. Bunlar bizim için çok mutluluk verici bir şey. Çünkü insanlar ertesi günü düşünemeyecek bir haldeydi o dönemde.
Şimdi tam manasıyla geleceğe dair bakış açılarını ortaya koyuyorlar. Gündemleri değişmiş vaziyette. Ve deprem zedelerimizi ziyaret ettiğimizde eee bir tanesini ziyaret ettik.
Veysel Bey ismi. Dedi ki otuz yedinci günü de kızım hastanede onun yanında refakat ediyordu. Telefonum çaldı.
Eviniz hazır. Işte gelin teslim alın dediler. Siz dolandırıcı mısınız? Siz sahveder misiniz? Kimsiniz diye adamın yüzüne kapattım telefonu.
Ikinci evi de aradılar. Ya biz eviniz hazır, evinizi teslim alın. Inanamadım dedi.
Üçüncü ev gittim. Evi gösterler. O gittik evimize ziyaret ettik.
Bu ev dayalı döşeli bana aitmiş dedi. Öyle söylediler. Şok oldum dedi.
Bu sizlerle beraber milletimizin desteğiyle hakikaten eee sayın Cumhurbaşkanımızın da bu noktadaki iddiayetiyle orada bir tablo gerçekleştirdik. Eee ve şu anda o bölgeler ayağa kalkmış vaziyette. Eski günlerinden daha güzel bir şekilde inşallah verimliliği artacak, ticari hacimleri gelişecek, insanlarımızın mutlu olduğu bir eee yaşam orada inşallah hüküm sürecek.
Bu da bizi ekonomik olarak hiç de istemez yoran faktörlerden bir tanesiydi. Çünkü yaklaşık olarak yüz yirmi milyar dolara yakın ülkeyi depremle alakalı şu an itibariyle Türkiye harcıyor. Sadece bu yıl itibariyle bile eee bütçemizin çok önemli bir kısmını yine biz deprem bölgemize ayırdık.
Ve bütçe açığıyla alakalı yani normalde üç olur. Yani gayesaf yurt içi hasılaya oranlaması vardır
bütçe açığının. Normalde bu üç üç buçuktur Türkiye'de ortalama.
Sırf depremle beraber bu yüzde beşe çıktığını. Ama inşallah önümüzdeki yıldan itibaren biz bunu daha da aşağılara indirip çalışacağız. Eee çünkü para politikası, maliye politikaları ve reformlar başlığı adı altında bir takım çalışmalara yapıyoruz Maliye Bakanlarımızın bünyesinde.
Ve eee uyumlu bir büyüme politikası istiyoruz. Türkiye'nin ekonomik yapısına da uygun. Inşallah bu yönünü bir gidişle eee bütçe açığımızı da üçün altına indireceğiz ilerleyenlerde.
Bunu da planlıyoruz. Eee bizler sadece bu alanlarda çalışmalarla beraber Türkiye'nin hızlı serikalar almasına yönelik pek çok reform yaptık. Bu reformlar eee tabii ki milletimizin önüne gitti.
Milletimiz bize aralıksız yirmi iki yıl, yirmi üç yıl bu bütçe yapa etkisini verdi bizim iktidarımıza. Eee onlara şükran borçluyuz. Eğer biz kötü bir gidişatı yönetememiş olsak zaten bizlere bu vizeyi vermezlerdi.
Her seferinde seçimlerle bizlere bu destekleri vererek yani siz bu yolda devam edin. Zaman zaman mesajlarını da verdik. Bu mesajları da gayet iyi anlayarak, yorumlayarak, okuyarak yolumuza devam ettik, devam etmeye gayret gösteriyoruz.
Şu an itibariyle tüm Jeopolitik bisikletin oluştuğu bir dönemde daha hızlı, daha seri, daha akılcı hareket etmeye çalışıyoruz. Tabii yaptığımız hareketlerin bazıları bizim insanımızın elli yılını, yüz yılına ilerleyen yüz yılını etkileyecek işler. Eee bölgesel olarak artık daha sağlam zeminde işlerin gitmesini istiyoruz, arzu ediyoruz.
Çünkü tüm coğrafyada ciddi kırılganlıklar yaşandı. Arap baharını sizler biliyorsunuz zaten. Ülkelerde farklı şeyler oldu.
Ve beraberinde tüm ülkelerde eee bu kırılmalar eşliğinde bir istikrarsızlıklar oluştu. Şimdi bunların giderildiği bir dönem olarak inşallah önümüzdeki ııı on beş, yirmi yıllık süreçte Türkiye'nin bölgesinde evli kolu daha rahat hareket edebileceği, kendinden emin olacağı, altyapısını geliştirdiği işlerde de bölgesinde çok öncü olacağı bir dönemi yaşamış olacağız. Bunu da bu şekilde ifade etmek isteriz.
Tabii ııı bizim özellikle bölgesel eşitsizliklerde Türkiye'de bir sorunumuz vardı. Doğu'yla batı arasında ciddi kalkınmışlık, eşitsizliklik söz konusu yani. Bu her alanda böyleydi.
Biz iktidara geldiğimizde de ııı mesela batıda oranlar aramıza baktık. Duble yıllar üç kat artmışsa bizim geldiğimiz dönemde. Doğu bölgelerinde tam on kat artmış.
Bir önceki dönemde. Yani burada bizim maksadımız bu bölgesel eşitsizlikle ilgili Türkiye'nin tümüyle kalkınmasını arzu ettiğimiz her şeyin batıda birlikteği değil ve herkesin bölgesinde olduğu, bölgesinde ticaretin geliştiği, bölgesinde teknolojinin de devamlılarının sağlandığı bir dönemin ortaya çıkmasını istiyoruz. Tabii bunu yaparken de güvenlik ve huzur ortamı da son
derece önemli.
Eğer bunu sağlayamazsanız beraberinde bu da gelişmiyor. Bunlarla alakalı da çalışmalarımızı yaptık. Eee bu şekilde de inşallah eee milletimizin bakış açısına hakim bir şekilde yolumuza devam edeceğiz.
Tabii ben eee Türkiye'ye dair
Daha da istiyorum açıkçası. Bu noktada sizlerin de bakış açılarınıza barışarak sürüşüyünüzdür. Evet.
Dostlarımıza. Ira temsilcimizin selamı var. İlk soruyu Ömer Çıyatbay'a verelim.
Çünkü daha vekilim ismi geçmeden ilk soruyu ben soracağım demişti. Buyurun, soru seviyorum. Öncelikle bu genel özel bir değerlendirme yaptınız.
Teşekkür ediyorum. Tabii ekonomik derileri ortaya koydunuz. Şu bir gerçek ki, tabii pandemiyle başlayıp, kuzeyimizde de güneyimizde oluşan savaşlar, bir takım siyasi meseleler, gelişmeler ve Türkiye'nin geopolitik konumu gereği bir türlü istenilen seviye gelemedi.
Hükümetimiz bununla ilgili hareketli çalışmaları yapıyor ama şimdi şöyle bir tablo var. Yani ekonomi eğitim almış ve halen ekonomi üzerine çalışan, hal müşerrik yapan birisi olarak incelediğinde, 2024 yılı bütçe açığının 2 trilyon TL, yaklaşık 56 milyar dolar seviyesinde olduğu gerçekleşti. Siz de bahsettiniz, yüzde 3-3,5 olması gereken 5 oldu.
Ama normal şartlarda olmuş olsaydı bu, elbette ki bunu anlatmakta siz güçlük çekmezdiniz ama ek bütçeye rağmen bu 2 trilyon TL, yani yaklaşık 56 milyar dolar açık, bu kapanma noktasında tabii ki bir takım tedbirler alınacaktır ama, şimdi ek bütçe derken biliyorsunuz bu depremden sonra ilave vergiler geldi. Örneğin bu motor taşıtlar vergisi herkesten ikişer defa daha alındı. Bir takım vergiler arttırıldı ki aslında AK Parti ilk 2022'de, 2002'de iktidara geldikten sonra 2004 yılındaki yapmış olduğu yapısal reformlar sayesinde o zaman %33 olan kurumlar vergisini %20'ye düşürmüştü.
Ve yıllarca kurumlar vergisi oranı %20 olarak uygulandı. Ama bu son gelişmelerle beraber %22- 23 derken bu sene %25 oldu. Yani şu an kayıtlı vergi mükelleflerinin vergi yükü arttı.
KDV oranları 8'den 10'a, 18'den 20'ye çıktı. Yani şimdi özellikle bizim de hizmet verdiğimiz sanayiciler, siz de bahsettiğiniz Avrupa'daki daralma ve bekledikleri ki kur politikasının gerçekleşmemesi sebebiyle yatırımlara yatırım yapmakta biraz temkinli davranıyorlar. Zaten yurt dışından yatırımcı gelmekte biraz zorlanıyor bu konjuktür.
Tabii ki bu bölgenizdeki gelişmeler. Ama buna paralel olarak, Çinli, sizin de bahsetmiş olduğunuz, BYD firması geldi Türkiye'ye yatırım yaptı. Tabii çalışma yapılınca oluyor.
Ama benim şeyim bu geçmiş seneden gelen bütçe açığının ve bu seneki bütçeyle beraber bunları kapatabilmek için ya ek vergiler gelecek mi ya da bunlar için ek kaynaklar mı üretilecek? Teşekkür ederim. Efendim ben teşekkür ediyorum Ömer Bey. Şimdi tabii sizde şöyle bir şey var.
Muhalefet bizde özellikle sizin gibi, bir de şöyle, muhalefet özdeşlerini tutuyoruz da, şimdi onlar
da bize hep böyle şeyler yapar. Şuna şu kadar zam yapın, bu ağaçları yükseltin, onu yapın, bunu yapın falan filan. Ondan sonra vergileri indirin, onu indirin.
Şimdi siz muhasebeci gölgeninde olduğunuz için, yani her türlü gider arttırıcı teklifi bulunuyorlar. Ondan sonra diyorlar ki bize, ya gelir arttırıcı her türlü teklifte de diyorlar ki, niye yapıyorsunuz diyorlar. Yani belki bütçe dediğimiz de işte bu bütçe açığına, şimdi deprem bizim hakikaten bütçe açığının, kalemimizin en yüksek olanını oluşturuyor.
Ve sizin bahsettiğiniz gibi, 56 milyar dolarlık bir açık gözümüz. Emin olun, bunun şu an itibariyle, %70 sektörünün depremi bizim için oluştu. Biz bunu planlı bir şekilde, kontrollü bir şekilde azaltıyoruz.
Ve inşallah Avrupa, bildiğiniz anında dış borç, Doğu'yla da beraber entegre olarak, onların oranlarından çok çok alttayız yani. Şu anda bizim borçluluk oranımız %38'lerde, onları da %75'lerde. Türkiye'nin eş değer OECD ülkelerine baktığınızda, %100 onlardır.
Yani makro verilerde Türkiye'nin bir sıkıntısı yok. Ama dönemsel olarak ciddi bir borç yaşadık. Bu şokun da elbisinden kurtulmak için, bu dediğiniz detayları da tabii ki, görüntüde görüyoruz.
Şimdi MTV bize çok ekstra gelir sağlamadı. Açıkçası. MTV'den biz, 6. MTV'den 25 milyar dolarlık bir para toplayacaktık.
Yani, bu da şu anki Türkiye Cumhuriyeti'nin, 14 milyon liralık bütçesinde, yani takdir edelim böyle bir çarpım, çok çok güzel bir miktar. O beklenildiği gibi düşünün ki, Cumhuriyeti bütçesine ekstra bir gelir, veya depremin etkisini azaltacak bir gelir olarak yansımadı. Yani onu samimiyetle paylaşabilirim.
Tabii uygulansaydı, uygulanmasaydı, bu tartışmanın ayrı bir boyutu. Buna da saygı duyuyoruz. Ama hakikaten öyle değil.
Şimdi biz özellikle, yani, 2019'da sizler biliyorsunuz, gelir vergisi yükülüp azalttık. Yani dedik ki, alt dilimin vergi oranını, %22'den %15'e, üst gelirin de vergi oranını, %35'den %40'a yükselttik. Yani bu da aslında düzenleme yaparken, alt gelirle üst gelirle dengelemek maksatı yaptığımız düzenlemeydi.
Ve, asgari ücrete kadar olan tüm gelirleri, vergiden muhafaza ettik. Yani vergisi yok, asgari ücretin de değil. Yani bunda esas kazanan ki, 800 bin esnafımızın, asgari ücrete kadar, asgari ücrete kadar olan tüm gelirlerinden muhafazanız dedik, vergi almadık, onları kurtardık açıkçası.
Buradaki, en alt tabanda, zorlukla mücadele eden, kesimi ilgilendiren şeyler bunlar. Ve, 850 bin vatandaşımız bundan istifade etti. KDV %20'yken, temel gıdada %1'e indirdik.
Sağlık, eğitim, yeme içme, turizm, giyim, mesken elektriğinde, %10 olarak uyguladık. Yine, yem ve gübre de, KDV'yi kaldırdık. Çiftçileri destekleyen önerilerimizde, gelir vergisinin kesintisini kaldırdık.
Ve kurumlar vergisini 5 puan arttırdık. Doğru söylüyorsunuz. 20'yken, genel oranı 25'e çıkarttık.
Finans kesimi için, bankacılık kesimi için, %9'a çıkarttık. Çünkü onların kazançları çok yüksekti. Tam özel işbirliği projelerindeki kârlılıklar için de, %30'a yükseldik.
Onlardan da ekstra vergi aldık. İracatçılar için de %20'de. Biz bunu sabit kıldık.
Bu vergilerle alakalı son tutumumuzun genelçeği bu. Bunun üstünde ekstra bir vergilendirme biz şu an için planlamıyoruz açıkçası. Ama bu yaptığımız ekstra vergi düzenlemeleri, devletin çok aşırı derecede bütçe açığını azaltacak bir durum ortaya çıkarmadı.
Onu da şeffaf kıstasıyla bir kez daha paylaşmak istedim. Sorular izleyeceğim. Teşekkür ederiz. Sayın vekilleri öncelikle hoş geldiniz. Şeref verdiniz. Değerli katılınız.
Şimdi dünyada bir kriz olduğunu söylediniz. Malum bir kriz var. Avrupa'da var.
Ülkeler ellerinde firmalarını tutmak istiyorlar. Ama firmalar Avrupa'da olduğu gibi bizde de koşar adım ülkemizden kaçıyorlar. Bir iş, firma ihtiyacı olduğu, işe ihtiyacı olduğumuz bir dönemde bu kadar firmanın yurt dışına çıkması, başka ülkelere gitmesi bizim için bir handikap değil midir? Bununla alakalı neler yapıyorsunuz, neler yapmamız gerekir? Bu firmaları burada kazanmamız gerekirken neden bunların yurt dışına çıkışına bu kadar hızlı bir şekilde müsaade ettik? Bu konuda bir görüşlerinizi isteyeceğim.
Çok teşekkür ediyorum. Burada ağırlıklı konu tekstil. Tekstille alakalı bir durum söz konusu.
Tekstilde eğer markalaşmayı sağlayamıyorsanız bu sonuçlarla karşılaşıyorsunuz. Çünkü tekstilin hikayesine baktığınızda tekstil İngiltere'de doğmuş. Daha sonra Almanya'da var olmuş.
Ondan sonra İtalya, İspanya, Türkiye ve Türkiye'de belirli dönemlerde tekstilden ciddi katma değeri kazanmış ama şimdi Türkiye'den de farklı ülkelere doğru bir çıkış var. Bu bir serüven. Çünkü sosyal refah yükseldikçe, maaş skalası yükseldikçe tekstilde rekabet etme şansımız yok.
3 cent ile 5 cent ile çok ciddi ağır rekabetleri var. O yüzden bunda bizim mantığımız şu, bunu da Bursa'daki iş adamlarımıza da söyleyeyim. Daha bitelikli, daha markalaşma önünde ne yapılabilirse bizler de yanlarında olacağız yani.
Bu şekilde risk verebiliriz. Şimdi bakınız geçen gün şahit oldum. Biz burada ayakkabıcıları ziyaret ettik.
Çok güzel ayakkabı üretmiyor adamcağız. Ama çiftini 300 liraya satarken zorlanıyor. Aynı ayakkabı bir İtalyan markası Santoni yazdığının üzerine 30 bin liraya elini kolunu sallayarak satılıyor.
Yani markalaşma ile alakalı bir bakış açısını eğer tekstil sektörünü tutamazsak hep beraber bu sıkıntının altında kalacağız. Şimdi bölgesel olarak Mısır'da bir cezbedici bir çekim var ama şimdi
değerlendirme yaptık, baktık. Biz Ticaret Bakanlığımız da konuya çalıştı.
Çok uzun vadeli veya çok böyle yani devamlı orada o akarın olacağı bir pozisyonu görmedik. Tekstil yine Türkiye'de bence ikinci güç olacak. Şimdi biz bu dönüşümleri sağlarsak daha çevreci yaklaşımlarla biz fabrikalarımızı donatabilirsek yeni teknolojiler var.
Mesela susuz boyama yapan fabrikalar var. Harika bir şey bu. Hem su sarfiyatını gideriyor hem de maliyetleri aşırı derecede aşağıya alıyor.
Bu dönüşümleri de sağlayarak markalışma ile beraber tekrar tekstili bu sürecin içinde tutabiliriz. Ama konfeksiyon mesela örnek vereyim. Danmısır'da asgari ücret yeni yüz dolar oldu.
Yirmi dolar yüz dolara yeni oldu. Şimdi orayla rekabet etme şansınız var mı bu anlatta? Bizdeki asgari ücretler yapıyorsunuz. Nitekim bizim Bursa Sanayi'de çoğu yerde asgari ücretle uyduramıyor.
Maaşlar otuz bin, otuz beş bin lira civarında. Bu bir gölgü. Bunu da iyi değerlendirmemiz lazım.
Ama tüm tekstil ile uğraşan firmalarımızın Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı'nın başta olmak üzere Ticari Bakanlığı'nın başta olmak üzere bu ülkede kalması, dönüşümünün gerçekleştirilmesi ile alakalı bir tutumun içerisindeyiz. Bunu da görüyoruz. KOSGEP'te şu anda teşekkür ediyoruz.
Evet. Süreyle yine Mehmet Ağabey, ardından Servet Hoca. Böyle böyle mikrofon kuralını bozmayalım Mehmet Hoca.
Hoş geldiniz. Şimdi efendim, altı Şubat olunca deprem aklımıza geliyor. Yirmi gün önce biz dört nokta olacağız.
Hepimiz ayağa kalktık. Doksan dokuz depremden yirmi beş yıl, yirmi altı yıl geçmesine rağmen biz uyanamadık. Arkasından altı Şubat'ı yaşadık.
Bursa'da acil bir eylem planı var mı? Depremle ilgili. Biz geçen, iki gün önce bizim bir toplantımız vardı. Adıyaman'dayken.
Bursa'da yapılan yüzde altmışının yüzde altmışının deprem yönetmenine uygun olmadı. Eski soklar oldu. Ve yapılacak bir depremde, ilk depremde Bursa nüfusunun yaklaşık bir milyona yakınının tehlikeli olduğunu söyleyen teknik ceo oldu.
Deprem bilimciler bunu söylüyor ve bu ilgili size paylaşabilirim. Bursa olarak bütün siyasiler, siyaset üstü, bütün siyasilerin bir araya geleceği, bütün maliyelere yönetimlerinin ve siyasilerin bir araya geleceği bir yapılacak bir acil eylem planı, deprem. Acil eylem planı.
Burada kırk, kırk beş kişi isim sorsa mani. Kimse nerede toplanacağını, depremin nerede olacağını, nerede toplanacağını kimse bilmiyor. Böyle bir şey yok.
Yani bunun belediye olarak, devlet olarak ise, devletlik demişiz. Biz aynı zamanda maliyelerin başlayacağız. Bununla ilgili bir çalışma.
Nedir, nasıl oluyor? Lütfen bana bilgi istiyorum. Bursa özelinde AFAD'la alakalı yaptığımız bir çalışma var. O da tüm binalarda kimlerin yaşadığı, isim isim.
Beraberinde binaların planları. Nerede mutfağı bilmem işte odası, olduğu yatak odası olduğu. Bu detaylarla beraber hangi ekibin hangi bina, hangi bölgeye müdahale edeceği, nereden hangi ekibin gelip oraya müdahale edeceği ve o müdahale eden ekiplerin sağlam yerlerde kalıp kalmadığı bütün detaylarını yaptırdık.
Bu tabii deprem sonrasına öne seri bir şekilde yapılabilecek bir şey. Ama depreme yakalanmadan önce, mesela ben size söyleyeyim, ben deprem araştırmaları komisyonunda üyeydim. İzmir depremi yaşandı.
Ondan sonra bir komisyon kurduk mecliste. Biz 900 sayfalık bir rapor hazırladık. Bu raporda da emin olun tüm belediyelerimiz işte tüm paydaşlar bu rapora uygun hareket ederse inşallah vatandaşa düşen işler de var.
Şimdi biz mesela arabayı yenilerken para veriyoruz, ev yenilerken para vermek istemiyor vatandaş. Ama bu zihniyetten de sıyrılmamız lazım. Arabaya kasko yapıyor, evine spor da daha iyi yapıyor.
Kaldığın konu senin. Bu zihinsel dönüşümü de bir şekilde ortaya çıkartarak süreci yönetmemiz gerekiyor. Maraş depremi bizim için çok önemli bir gösterge.
Yani şöyle söyleyeyim sizlere. Ben Maraş'ta şunu gördüm. Ayruza gibi bir şey arkasında bir dağ var.
Önünde çok büyük bir ova var. Ova da yani eğer yönetmeniye uygun yapılmamışsa şimdi yapılar çökmüş. Yani bir tane ben yapı ayakta görmedim o hayatın etrafında.
Ama emin olun o dağda yüksek yerlerde. Gittim gezdim gördüm. 70 yıllık, 80 yıllık harabe dediğiniz yapılar ayakta.
Akıl almıyor yani. Diğer alt tarafta beton emreler. İşte efendim farklı tekniklerle yapanlar yıkılmış.
Burada neden ne? Neden zemin? Zemin eğer kum gibi olunca o titreşimi öyle bir iletiyor ki minaya. O titremeyle ayakta kalamıyorlar. Ama kayalık zeminlerde, sert zeminlerde o titreşimi o kadar rahat iletir ki minaya.
Ve o binanın mukavemetini koruyucu bir faktör olarak ortaya çıkıyor. O yüzden Bursa'da değerlendirme yapılması gereken çok husus var. Biz CAYKA ile önceki dönem Büyükşehir Belediyesi'nde çalışmalar yürüttük.
Beraberinde Bursa'nın depremsellik riskini ortaya çıkarttık. Tabii bizim en önemli sıkıntılarımız sahil bölgelerine incelememiz. Allah korusun bu bölgede olacak bir deprem.
Beraberinde bir tünami yetkisi yaratabilir. O bölgelerde sahillerimizde ciddi kalıcı zararlarla karşı karşıya kalabiliriz. Bununla beraber eski yapısı tohumuzu tekrar gözden geçirmeye çalışmaları hızlı bir şekilde o zaman için başlatmıştık.
Şimdiki belediyelerimize de çağrımız şudur. Bir an önce kentsel dönüşümle alakalı çalışmaları hızlandırmamız gerekiyor riskli yapılarda. O bölgelerde bir an önce zemin kalitesine göre ona göre teknik projelerle biyotekniğe hakim bir şekilde yeni binaların inşa edildiği ve sağlıklı güvenli yapılarda vatandaşın en ufak bir kaygıya sebebiyet vermeden yaşayabileceği ortamları oluşturmamız gerekiyor.
Biz merkez hükümet olarak ayarda hazırız. Şu anda biz Yıldırım Belediye'mizin her anlamda önüne aşıyoruz yani bu noktada. Diğer belediyelerimizin depremsellikle alakalı ve fitilere ile alakalı müracaatları olursa onları da samimiyetle karşılarız.
Elimizden geleni yaparız. Bu hassas bir konu. Şu an itibariyle yeni yönetmenliklerle yapılan binalarda bir hasar olmadı yüzde doksan sekizinde.
Olanlar da işçilik hataları ortaya çıktı. Farklı detaylar ortaya çıktı. Ama yüzde doksan sekizde doksan dokuz depremden sonra o yeni yönetmenliklerle yapılan binaların yüzde doksan sekizi bu süreçte can kaybına neden olmayan yapılar olarak ortaya çıktı.
Evet. Servet Bey var. Ben Can Yüklü.
Can Yüklü. İsmim Servet Taşderen. Samimiyet Yüklemeni'ne hoş geldiniz.
Teşekkür ederiz. Çok teşekkür ediyoruz. Ekonomiyle ilgili çok güzel bilgiler verdiniz.
İktidarın bir mensubu, biri olarak da tam ki olumlu ve pozitif değerlendirmelerini görüyoruz. Öncelikle ekonomi yönetimi yerlerindense ihracat ve ithalatla bahsettiği zaman gerekli ihracat rakamlarını veriyor. Ancak ithalat rakamlarına ilişki henüz çok ilgili karşılaşmıyoruz.
Bu konuyla ilgili şunu sormak istiyorum. Ülkemizde son on yılda ihracatı, ithalatı karşılama oranı kaçtır? Buna ilişkiyle bir değerlendirmelerde bulunursanız çok sevinirim. Bir ikisiyle bir aradan bir soru sormak istiyorum.
Maalesef son zamanlarda çok keyifli uygulamalar olduğunu görebiliyoruz. Özellikle araçları bulunanlara ek motoru taşlar belgesi ve yine soğumasal destekleme ile ilgili gelme teşebbüsü. Bu tür uygulamaların özellikle anayasamızın yirmi üçüncü maddesiyle haykırı olduğunu düşünüyor musunuz? Zira anayasamızın yirmi üçüncü maddesiyle belgelerle ilgili adalet ülkesi ve genellik ülkesi ve ödeme gücü ülkesiyle haykırı olduğunu düşünüyor musunuz? İkincisi yine belgelerle ilgili biliyorsunuz adalet tahsis ülkesi var.
Bu uygulamaların adalet tahsis ülkesine haykırı olduğunu düşünüyor musunuz?
Düşünüyorsanız neden bu tür uygulamalar yapılıyor? Çok teşekkür ediyorum. Özellikle ben de teşekkür ederim. Öncelikle yani biz eğer gelir vergislerinin ile alakalı adaletlerle yaklaşım için biraz önce de ifade ettiniz.
Biz alt gelir grubundaki belgelendirmeyi sıfıraya indirdik. Üst gelir grubunda daha fazla belge almaya yönelik bir politikamız var. Bunlarla alakalı süreçlerine biz anayasa mahkemesinin kontrolüne tabiiz.
Eğer zaten bir adaletsizlikle alakalı bir durum varsa gerek muhalefet farkındayız. Gerek bireysel başvurusu olan vatandaşlarımızın hakkıdır. Bunlarla alakalı süreçler anayasa mahkememiz zaten en ufak bir şey olduğunda süreci geri döndürüyor.
Ama büyük bir sebeplerden kaynaklı yaşadığımız bazı hususlar var. Buna yönelik adım almıştık. Ama zaten sizin söylediğiniz savunma sanayili konuları geri çekildi.
Onunla alakalı bir belgelendirme yapılmadı. Bundan sonra da öyle bir gündemimiz de yok açıkçası. Son dönemlerde ithalatımızda ciddi bir düşüş var.
Bu düşüş hakikaten yerli üretimin önünün açılması, yerli üretiminle alakalı çalışmalar neticesinde ithal ürünler yerine yerli ürünlerin kullanılmasıyla alakalı gayretimiz de var. Sadece burada değil, bu sektörlerde. Mesela işte sağlıkta emin olun şırıngada pek çok noktaya kadar ciddi bir ithalatı vardı Türkiye'nin.
Bunların hepsi şu anda yerleşti. Yani sağlık alanında, sağlık teknolojilerinde stand üretimlerinde çok ciddi firmalarımız var ve bunlar ciddi ihtiyacatlar yapıyor. Bunların hepsini yerleştirdik.
Bizim çare açımımızı oluşturan bütün hususlarla alakalı baktığınızda teknoloji aletlerinden başlayın, kimyasal ürünlerden devam edin, pek çok hususta biz yeni teşvikler vererek bu ülkenin parasının burada kalmasıyla alakalı önemli bir bakış açısı gerçekleşti. Ve şu anda bu yatırımları birer firmalarımıza yaptırdık ve nihayetinde de bunların artık parası Türkiye'de kalıyor, içeride kalıyor, dışarıdan
DİĞER FAALİYETLER
-
48.Simit&Çay Programı
07 Mayıs 2025, 11:01 -
46.Simit&Çay Programı
12 Nisan 2025, 10:09 -
45.Simit&Çay Programı
25 Mart 2025, 01:00 -
44.Simit&Çay Programı
17 Mart 2025, 14:20 -
7.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:22 -
8.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:22 -
9.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:21 -
10.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:21 -
11.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:20 -
12.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:19