38.Simit&Çay Programı 05 Mart 2025, 14:32

TR Düşünce Kulübü Geleneksel 38. Simit&Çay programı konuğu Sadık Şengül kendisine ve tüm katılımcılarımıza teşekkürler.
Merhaba değerli konuklar, Yönetim Kurulu Birliği Başkanı, kıymetli misafirlerimiz, hepiniz hoş geldiniz. Bugünkü Smith Charge programımızın konuğu, Bugün Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Sadık Şengül Beylikabi. Öncelikle hoş geldiniz diyoruz kendisine.
Sonumuz, öncelikle düşüncelerimi biraz size tanıtmak istiyorum. Yani bunu muhtemelen siz bizi tanıyorsunuzdur medyadan, sosyal medyadan ve diğer platformlardan. Düşüncelerde aslında memleketimizin, insanımızın bir özelliği var.
Yani dünyanın hiçbir yerine neredesin diye söylenmez. Bizdeki STK'cılık tabii biz sürekli neredesiniz, neredesiniz dediği için bizdeki bütün STK kavramı, işte bütün düşünce vermeklerinin hepsi koşul vermekleri olarak değişmiştir. Düşünce Derneği tabii bu konuda bir açılım yaptı ve fikri ön plana çıkardı.
Hem şey değil, düşünce değil. Yani kim olursa olsun herkes bir arada toplayacak, hakikaten güzel bir çatı meydana geldi. Ve burada çok samim bir ortam oluştu, herkes akraba gibi oldu.
Ülkenin hemen hemen büyük bir çoğunluğuna eriştik, yaklaşık 55 tane ilde şu an temsilciliğimiz var. Dünyaya açıldık 17-18 ülkede şu an 23 oldu. Tabii biz de takip ediliyoruz, sürekli artıyor maşallah.
Böyle bir çalışma olunca haliyle halk tarafından da itibar gördüm. Güzel bir çalışmamız var. Sürekli memleketin her meselesini bilgilemeye çalışıyoruz.
Özellikle hiç kimseye finans teslimimizi sağlamıyoruz ki bu konuda çok daha rahatız. Herkese her şeyi söyleyebiliyoruz. Ama hiçbir zaman eleştirilerimiz kötü eleştiriler değil.
Her zaman iyi eleştiriler bulmaya çalışıyoruz. Düzeltmeye ve tedavi etmeye amaçlı bir çalışma yapıyoruz. Genelde çalışmalarımız bu şekilde başladı.
Tabii bir sürü konu var, hemen hemen her konuya da değiniyoruz. Ben sözü konumuza bırakıyorum. Öncelikle nazik davetiniz için hepinize acayip teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım güzel bir şey söyledi. Buradaki TR Düşünce Derneği'nin şu incelemelerine rağmen Zelopo Müzesi'ne gittiyseniz mozaik görmüşsünüzdür. O mozaiklerin hepsi farklı farklı renklerdi.
Ama bir araya geldiği zaman bir desen, bir motif ve çok güzel bir şekil çıkartır. Siz de burada zannediyorsan Melletek ekseninde değil. Türkiye ekseninde bir yaratım yapmışsınız ki çok güzel olmuş.
Elinize, elinize sağlık. Umarım daha güzel, daha iyi yerlerde olacağınızı düşünüyorum. Çünkü derneğimden açılımı da bayadan beri takip ediyorum.
Çok değerli dostlarım var derneğimizle beraber çalışmaya. Onlardan da takip ediyorum. Bugünkü davet içinden gerçekten teşekkür ederim.
Normalde bazı arkadaşlarım bilirler. Ben fazla böyle medya fıkırlık veya medyanın önüne çıkmayı pek hoşlanmayan bir insanım. Ama sizlerle hep tanışmak, hem de ki buradaki arkadaşların bilgi ve dirikiminizi ve aynı zamanda Buttin ve Buttin'in yükselişi, son beş yılda neler yaşandığı, nereden nereye geldiği ki burada yine katmaliklerimiz de var bizim aramızda.
O da benim çok hoşuma gitti. Her yerde var, her yerde olduğumuzu gösteriyoruz. Sayın İsmail Bey, aynı zamanda biz de beraber yıllarca Buttin'de bulunan arkadaşlarımız var.
Herkese afiyet olsun diyorum. Umarım sıkıcı bir sohbet yapmadan, sizleri sıkmadan bildiklerimizi de Buttin'e size aktarabiliriz. Tabii ki sorularınızda nasıl olacak? Herhangi bir sorunuz olduğu zaman, şu anki maalesef yaşamış olduğumuz ekonomik sıkıntılar, personel sıkıntıları, aslında en önemli yaşadığımız sıkıntılardan bir tanesi de personel sıkıntıları.
Çoğunlukla zannediyorsam iş insanlarından oluşan bir topluluk. Hayırlı bir sohbet olması dileğiyle. Ben öncelikle Sağlık Şengül'ü tanımayanlara kısaca kendimi özetleyeyim.
Ben de Boşnak Göçmen Ailesi'nin bir perdeyim. Annem babam gurbetçi, işçi bir ailenin çocuğuyum. 1972'de 18 Mart'ta Almanya'da dünyaya gelmişim.
Fazla uyumayı sevmediğim için dedemle anneanneme paket halinde gönderilmişim erkenden. 6 yaşında kapalı çağrıda tezgahtarlıkla hayata, ilk iş hayatına başladım. Ayakkabılarla, Bedesten civarını bilen arkadaşlarımız vardı.
Bedesten'de ayakkabılıkla hayata başladım. Hem okuduk hem çalıştık. Paraya ihtiyacımızlandı ama çalışmayı çok seviyordum.
Özellikle de insan ilişkileri benim için çok önemliydi. Birçok okuduğumuz okullar, üniversiteleri bir kenara atıyorum. Kapalı Çarşı'nın bana kattığı, bugün belki onun meyvelerini aylardır.
O yüzden Kapalı Çarşı'da beni yetiştiren bütün üstadlarıma ben sizin varslanınıza teşekkür ediyorum. Butik 1988 yılında 32 kişinin imzasıyla yapı kooperatifi olarak ilk kurulmuş. 121 kişinin de kooperatif yapı kooperatifinin başlangıç noktası olmuş.
İlk başladığında proje 649 dükkanlık bir projeymiş. Ama daha sonrasında talep, arz ve neden olduğunu hala çözemediğimiz 1683 tane tapılı kat malikli bir yapı haline dönüşmüş. Çarşı büloğu ve gövdelerine baktığımız zaman 256 bin m² kapalı alana sahip.
Ve bunun yanında kooperatifin de bulunduğu arazilerle beraber 360 bin m² kapalı alan içinde duruyor. Yanında Sama Butik'in plazamızı da bizim yönettiğimizi düşünürsek 356 bin m² bir rakam var. Ben göreve 2019 yılında geldim.
2019 yılında geldiğimde 2600-2500 civarında bir nüfusa sahiptik. %58'i dolu, %42'si boşlu. Ahmet Hocam da iyi bilir.
Şu an %99 doluluğa geldik ve 17.500 kişi yaşamadık. Bu nasıl oldu? Yaşadığımız pandemi dönemi, eticaret dönemi, bunların hepsine alaylı alaylı değineceğiz zaten. Ama ben bunu kısaca şöyle söz etmek istiyorum.
Türkiye'deki yapılmış aslında en doğru projelerden bir tanesi. Ama doğru kurulduğundan dolayı doğru işletilir mi işletilmedi mi tartışılır. Bizim derdimiz geçmişi yargılamak veya geçmişi konuşmak değil.
Hep önümüze bakmamız gerekiyor. Ama bir şeyi yönetirken de geçmişini çok iyi bilmemiz gerekiyor. Bu da aslında tecrübeye dayalı bir şeydir.
İnsanların iki türlü hayatlarında tecrübe vardır. Bir tanesi yaşamış olduğu iyi kötü artı eksileriyle edinmiş olduğu bilgilerdir. Yaşanmıştır aslında tecrübeler.
Ama bir de ikinci bir tecrübe vardır. Başka insanların yaşamış olduğu hataların veya doğrularından kendinize pay çıkartarak doğru noktaya vardığınızda o da size bir ikinci bir tecrübe edinme noktası yapıyor. Biz mutlime ilk göreve geldiğimizde dedik ya bunun geçmişi neydi ki? Neden 23 yıl burayı dolduramadın? Neden burayı aidat karşılığında kiraya vermeye kalktın? Ne oldu diye bir arşiv odasını sorduğumuzda maalesef bir çöp yılımı ile karşılaştık.
Yaklaşık bir yılımı veya bir buçuk yılımı arşivi tekrardan düzenlemek. Çünkü bir unsuru, bir işletmeyi, bir kurumu yönetecekseniz bu kurumun geçmişini bilmeniz gerekiyor. O yüzden bizim ülkemizde tarih dersleri çok önemlidir.
Geçmişinizi bilmezsek geleceğinize yön verebilirsiniz. Ya da doğru yön verebilirsiniz. Doğru yön verebilmek için de önce arşivin yaklaşık 596 tane dosyayı, klasörü tek tek bütün toplantı tutanaklarından, genel kurum tutanaklarından gelen evrak, giden evrak tüm şikayet yazışmalarına varıncaya kadar hepsini okuduk ve hepsini şu an çok güzel bir şekilde bir kameralı bir odada arşiv ediyoruz.
Yani benden sonraki insanlar da yöneticiler de geldikleri zaman hem benden önceki dönemleri hem benim dönemimdeki yapmış olduğunuz, almış olduğunuz kararlarda niçin, neden aldığınızı çok rahat görebilecekler. O yüzden arşiv demek aslında bütün şirketlerimiz için önemli. Özellikle büyümek üzere olan şirketlerimizde çok önemli.
Eğer büyümek istiyorsak geçmişimizin notlarını muhakkak alın ve gelecek nesillerinize doğru aktarın. Doğru aktarmak için arşiv dediğiniz her şey sizden sonraki gelecek nesillere örnek teşkil edecek. Benim babam, amcam, dedem bakın burada şunu yapmış.
Burada bu hatayı yapmış ya da burada bu doğruyu yapmış. Ajan tutan, ajan diye genelde resimler yapılır. Aslında ajanı tutmanın anlamı şu, o ajandal atılmaz, saklanır.
Benim şirketteki bütün bugüne kadar, daha önce yönettiğim şirketlerin dahi ajandaları ben de saklıyorum. Çünkü onlar birer arşiv görüyorum. Bu arşiv bizim aslında mutlime yön verdiğimize neden oldu.
Tabii ki 2019'da da aslında bu krizin başlangıcının geldiğinin bizim sinyallerini dünya vermeye başlamıştı. Ve arkasında hemen 2020'de malum bildiğiniz gibi pandemi kriziyle, pandemi büyükeliğiyle gözünüzü açtık. 11 Mart tarihinde.
11 Mart'ta biz bu pandemi krizine girdiğiniz zaman aslında krizleri kazança döndürmenin yolları vardır. Biz bu tip olarak belki de bunu başardık orada. Dedik ki evet bir kriz var ama krizde ne vardı? E-Ticaret vardı.
E-Ticaret alışverişleri vardı. Bunu da toplayabileceğimiz en uygun yer aslında bizim Buttim'di. Bütün kargoların bulunduğu yer.
En geç saatte kargoları verilecek bir noktaydı. Biz krizi Buttim yayına çevirdik. O günkü toplantılarımızı tabii o dönemde de ben Ticaret Sanayi Odası'nda 38.
komite başkanlığı yapıyordum. Buttim başkan olunca başkan yardımcılığına kendimi atadım. Düşürdüm.
Her şeyin başkanı olmayalım dedim. İbrahim Başkan'la ve Rufat Sarıcıkdoğlu Başkanımızla şunu görüştük. Dedik ki bir e-Ticaret komitesi kurulması lazım.
Artık bir e-Ticaret'in dünyada bir varlığı var. Ama bizim Türkiye'de hala bir eksikliğimiz var. E-Ticaret komitesinin altına ilk imzayı atanlardan biriydi.
Bunda da Deniz arkadaşımız da şahittir kendisi. Kendisi de Ticaret Odası'nda beraber çalıştı. E-Ticaret komitesinin ilk kurduğumuz, tabii ki 2022'deki e-Ticaret Odası seçimlerine kadar maalesef sadece bir konseyt çalışması haline getirdi.
Buttim'de bu e-Ticaret iddia başladığında 3 tane, 5 tane, 4 tane firma vardı. Şu an herhalde bir 360 taneye yakın firmamız e-Ticaret yapıyor. Bu da tabii ki Buttim'in dolması, yıldızının parlamasına sebep olan unsurlardan biriydi.
2021'de de aynı şekilde pandemi kriziyle uğraştı. Aslında krizlerden oturup sakin ve doğru analizler yaptığımızda her krizi kazanç noktasına çevirebilen bir milletiz biz. Çünkü zekiyiz.
Türk insanının zekiliğine hiçbir şekilde tartışılmaz. Şu anki ekonomik krizde de birçok firmanın, işte gıda sektöründe olsun, diğer sektörde olsun, yatırımlarını doğru yapmak, yatırımlarını doğru büyütmek ya da yatırımlarını büyütmemekle aslında kriz güzel yönetebiliriz. Ben aynı zamanda mobilya sektörüne de ithap ettiğim için bu pandemi döneminde İnegöl'deki arkadaşlara şöyle bir uyarım oldu.
İşte 120 koltuk takımı üretirken, işte abi biz 200 ek takıma geçeceğiz dedikleri de yapmayın. Bakın önümüzde bir kriz var. Çünkü biliyorsunuz 2021'de Biden'ın dolar basının durdurmasıyla dünya ekonomisine zaten bir daralmaya gireceği çok açık ve net bir şekilde herkes görürken ne hikmetse biz bunu atlıyoruz.
Çünkü o akarın hep aynı şekilde geleceğini, o tekerin hep aynı şekilde dökeceğini düşünüyoruz. Ama Biden orada 180 milyar doları her ay basını durdurduğunda dünyayı zaten kriz, ben geliyorum diye orada durmayı çaldı. Ama kimse bununla ilgili maalesef söylenenleri de dinlemedi, konuşulanları da dinlemedi.
Uyarıları da, ikazları da kimse dikkate almadı. O dönemde işlerini büyüten insanlar, şu an diyorum ki kaç takım yapıyorsun, 100 takım yapıyorum. Ve gidiyorum 120 takımdan, sen 250 takıma çıkmasaydın şu an zarar eder miydin? Etmezdin.
İşte bazen krizlerde büyümek, hemen büyüyelim, hemen çıkalım. Tabi bazı personel yönlendirmeleri, yönetici seçimlerini yanlıştırlar. Özellikle şirketlerin.
O konuya da değineceğim. Eğer çok sıkıcı olmazsa, sıkılmazsanız tabi ki. Ben böyle hem bu fikrinden hem hayattan gidiyorum.
Sıkıcı olmaması açısından. Bizatihi yaşadığım başkanım, demin söylediğiniz ekibin gibiydi. Bizatihi, koltuk imalatçısı olarak.
Koltuk imalatçısı. İşi büyüterek daha sonrasında. Bakın işi büyütmek çok kolaydır.
İşi büyütürsünüz, hemen bir kredi çekersiniz, makine yatırımları yaparsınız. Ama bakın işi küçültmek o kadar zordur ki. Bugün bir personelin tazminatı, yani bir on tane tazminatı hemen işe alabilirsiniz.
Ama on tane personelinizi işten çıkartıyorum dediğiniz zaman, sadece tazminat yükü sizin küçülmenizi engeller. Alanınızı küçültmeye kalksanız yer bulamazsınız, alanınızı küçültemezsiniz. O yüzden doğru zamanlarda doğru büyümeler yapılmalı.
Biz Türk insanlarımız şöyleyiz, hemen büyüyelim, hemen işlerimizi büyütelim, hemen farklı noktalara gelelim, çok daha büyük imalatlar yapalım, çok daha fazla satışlar yapalım. Birazcık bazen de azına kanaat getirmek gerekir. Azına kanaat getirmeyen çoğunluğu hiç bulamaz diye bir atasözü vardır ki, ben bu atasözlerine her zaman çok değer veriyorum.
Çünkü atalarımız ne söylediyse hep doğruyu söylemiş, doğru eylemiş. Mutlime geri dönecek olursak, biz de bu kriz dönemini kendimizi aslında büyüterek değil, biz de aslında kendi içimizde tükürmeye gittik. 2019 yılında 2600 nüfusumuza 120 bin personeliniz, 121 personeliniz hizmet ederken, şu an 17.500 çalışan, yaşayan insana sadece 96 personel hizmet ediyor.
Ve hizmetimizde herhangi bir aksaklık, herhangi bir gecikme, tam tersine daha düzenli, daha net halde geliyor. Demek ki personel eğitimlerimiz çok önemli. Özellikle siz değerli iş insanlarına akıl vermek hakkımıza değil, estağfurullah böyle bir şeyimde bulunmuyorum.
Ama personel yetişmek, personel çalıştırmak şu dönemde, özellikle kriz döneminde en üstüne durulması ve en hassas noktalarımızdan biri olmalı. Personel seçimlerimiz, yönetici seçimlerimiz, bunlara da zaten daha sonrasında değineceğim, başarının en büyük temel kaynağı olur. Ben diye bir şey yoktur, biz diye bir şey vardır.
2019 yılında 5.750.000 civarında bir enerji tüketimimiz vardı. Şu an tüketimimiz 4.180.000. Ve her yer karanlıktan her yer aydınlandı. LED, bakın krizde biz kendi işletmemiz üzere düşen bütün her şeyimizi LED'e çevirdik.
Bir spotlar vardı, bu spotların bir tanesini şu an ben üç tane detandayım. Komponizasyon panolarımız, özellikle imalat yapan arkadaşlarımız, sanayici arkadaşlarımız da ısrarla ve çok ivedilikle komponizasyon panolarınıza, marketçilerle dahil olan komponizasyon panolarınıza çok iyi takip edin. Günlük cezaya geliyorsunuz, kullanmadığınız elektriğin bedellerini ödüyorsunuz.
Biz ödemişiz yıllarca. Kullanmadığınız elektriğin bedellerini ödemişiz. Çünkü komponizasyon panolarınız ayrı bir kere bir mühendis arkadaş gelecek, kontrol edecek, o lütfedecek, ondan sonra işlem düzeltilmeye çalışılacak.
Biz günlük, sabah ve akşam bulmak üzere günlük onların kontrollerini yapıyoruz. Yani oraya bir personel tahsis ettiğiniz zaman, ya ben bu adama niye bu parayı veriyorum diyorsunuz, aslında elektrik patronu olarak size yolsu elektrikten daha fazla bir dönüş sağlıyor. Doğru yerlere doğru personelleri almak önemli.
Muhtemelen yine gelecek dönüşe bulursak, biz farkındalık yaratmak istedik. 2019 yılında bir haber çıktı. Daha başkan olalı veren üç gün olmuş.
Üçüncü gününde Bursa'da bugün bir haber yaptı. Bursa'daki bütün insanlara röportaj yapılmış. Ve röportajlarında şu söylenmiş.
Ya Putin'de ne var? Bilmiyoruz. Putin ne iş yapar? Yıkılsın. Orası devlet dairesi mi? Orası işte üniversite mi? Orası iş yeri mi? Böyle bir eleştiri vardı.
Herkes sinirlendi. Ben gayet soğuk kanunlukla sakinim dedim. Haklılar.
Haklılar. Yani doğru söyleyene kızmak değil. Doğru söyleyene dokuz köyden kovarlar diye bir atasözümüz var.
Aslında bu yanlış. Bir insan doğru bir eleştiri yapıyorsa oturup o doğru eleştiriden kendimize dersler çıkartalım. Hemen o dönemdedir ki evet, Bursa'nın içinde bir tanıtımlara başlayacağız.
Yani aslında işletmelerimizi basitleştireceğiz. Basit düşüneceğiz. Çok karmışık hale getirmenin bir anlamı yok.
Biz en basiti indirdik. Dedik ki en basitini yapalım. Ne yapabiliriz? İşte otobüs reklamları.
Perde nereden alınır? Döşemelik kumaş nereden alınır? Ve şunu şu an çok gönül rahatlığıyla söylüyorum. Bursa'da perde alabileceğiniz ve döşemelik kumaş alabileceğiniz tek bir noktada olabilir. Hem uygun fiyatla alıyorsunuz.
Hem kaliteli bir ürün alıyorsunuz. Hem de dikilmiş bir ürün alıyorsunuz. Çünkü artık o hizmeti size sunabilecek yeteneğe, kabiliyete ve bilgiye sahip olan bir orada esnat kültürü olmuştur.
Kararken de esnat kültürü de olmuştur. Evet, biz toptan bir ticaret merkeziyiz. Pandemi döneminde bütün Türkiye'de çarşılar, hanlar, hamamlar, bütün iş merkezleri, bütün ticarethaneler neredeyse kapandı.
Ama biz bu gibi bir gül kapatmadık. Bu da disiplin. Evet, disiplini insanlar pek sevilmezler.
Disiplin komutanı, disiplinli öğretmen, disiplinli yönetici, disiplinli müdür. Hep bir disipline karşı aslında Türk insanının bir önyargısı vardır. Ama biz hakikaten orada bir disiplin noktasında, dedik ki saat 10'da gireceksiniz, saat 4'de boşaltmaya başlayacaksınız, saat 5'de içeride insan kalmayacak dedik.
Etrafta sandalye, masası, koltuk ne varsa hepsini toplayıp attık. Tabi bu baya bir cinler çıktı. Dediler ya bilip sandalyeyi nasıl atar, sen bilip kim olduğumu biliyor musun? Valla ben devlet ne derse hep ben onu yaparım.
Devletten daha üstün baki yoktur. Biz devletlerin yetkiyi almak için de Mart ayında bir genel kurulu daha yaptık, ara genel kurulu yaptık. Ara genel kurulu da daha sağ olsun BUDDİM katmanitleri, mümkün yetkiyi vermişlerdi.
Biz BUDDİM'i bir gün dahi kapatmadık. En son da Rıfat Sercıklıoğlu bizzat kendisi telefonla arıyor, sen benim başıma bela mısın dedi. Hamamlar, hamamlar her yer kapattık.
Arkadaş sen de orayı nasıl açık tutuyorsun dedi. 256 bin metrekare kapalı alan dedi. Bir kapalı alanı nasıl açık tutarsın? Çok basitti.
Çünkü aslında inşaatı yapanlara ben şu an teşekkür ediyorum. İnanılmaz iyi bir havalandırma sistemi yaptılar. Yüzde yüz temiz havayı alıyorsunuz.
İçerideki bütün havayı dışarı aktarıyorsunuz ve filtre ederek aktarıyorsunuz. İçeri aldığınız havayı da filtre ederek alıyorsunuz. Sabah akşam ilaçlamalarımızı, her gün dükkan ilaçlamalarımızı yaparak ilk bir sorun yaşamadan çok şükür o günleri atlattık.
İnşallah bir daha ne dünya ne biz ne de türk toplumunda öyle bir şey yaşanmasın. Burada yine ekip çalışmaz. Bunu tek başıma başarmadım.
Elimde bir sihirli değnek yok. Zaten olsa kendi kafama vururdum herhalde. Ekip çalışmasına önem verdim.
Ki olmazsa olmazımız bizim. Aslında bütün işletmelerin, bütün sanayicilerin olmazsa olmazı ekip çalışmasıdır. Ekibi doğru noktalarda, doğru yerlerde kullandığınızda aslında başarı kaçınılmazdır.
Yöneticinin çok bir şey yapmış olmasına gerek kalmıyor. Birbirinde sihirli değnek yoktur. Ama ekibi doğru yönlendirdiğinizde ve ekip de size inandığında, size uyum sağladığında başarı kaçınılmaz oluyor.
Bir futbol takımı gibi düşünün. Oyuncuları seçiyorsunuz, teknik direktör çıkıp oynama şansı yok. Ama doğru bir ekibi kurarsınız, doğru bir takımı kurarsınız, birbirlerine doğru kaynaştırırsınız, onlara doğru bir görev verirsiniz, galibiyet kaçınılmazdır.
İşletmelerdeki, kurumlardaki aslında hassasiyet de buradan kaynaklıdır. Ve daha sonrasında dedi ki, biz sosyal sorumluluk projelerinde de yokuz. Şu an her üç ayda bir kan topluyoruz.
Kızlarla birlikte bir çalışmamız var. Her üç ayda bir, muhakkak size de tavsiye ederim, kızlarıyla yönlendirebilirim. En azından üç ayda bir şeye, burada bir hem kendi sesini duyurmanızı istenen.
Çünkü bir kan bir candır. Geçmişte yaşanılan kötü örnekler hiçbir şekilde bağdaştırılmamalıdır. Allah kimseyi mutlu aç etmesin.
Ama mutlu aç olduğunda o kanın ne kadar değerli olduğunu çok iyi anlaşılıyor. Gereksizini duymasın hiç kimse inşallah. Ama bu konuda siz de elinizi inşallah taşının altına koyarsınız.
Lösevleri çalışmalarımız oldu. Mehmet Çıplaklı'yla bir çalışmalarımız oldu. İnsani Yardım Derneği'yle bir çalışmalarımız oldu.
Maalesef biliyorsunuz bir Elazığ depremi ve en son yaşamış olduğumuz 2023 6 Şubat depremi. Burada biz aslında Butik'in gücünü çok net gördük. Butik Esnaf'ın gücünü de gördük.
Ben o gün alarmı düğmesine bastığımda, evet arkadaşlar ne yapıyoruz dediğim zaman, kendi ofisimin önünde kuruluklar oluştuğunu gördüm. Ne yapabiliriz? Nasıl yapabiliriz? O gün yine Bursa Ticari Sanayi Odası'yla Büyükşehir Bursa Valimiz, hep birlikte kollarımızı sıvadık, el ele verdik. Çünkü bu acı hepimizin acısı.
Aslına baktığınız zaman bugün TD, Düşünce Derneği'nde de, bir konu politik olarak hepimizin farklı farklı dünyalarda, ben belki boşuna göçmeniyim, evet ama oradaki her insanın almış olduğu soluk, her alamadığı soluk bilim içimi ve gırtlağımı yaktı. Ben 15 gün yatağımda uyku uyuyamadım. Burada Butik'i birleştiren, kaynaştıran noktalardır.
Her şerde bir hayır var diyorduk biz. Evet bu da bir şerdi ama hayır tarafı da biz aslında Türk insanı olarak gücümüzü, birliğimizi ve dirliğimizi hem kendimize hem aslında dünyaya gösterdik. Herkes can pervane bir şekilde elini taşın altına koymaya çalıştı.
Kimisi bütçesiyle koymaya çalıştı. Kimisi iş gücüyle koymaya çalıştı. Kimisi bilgisiyle koyarak koymaya çalıştı.
O yüzden ben Türk halkının ne kadar güce ve büyük bir halk olduğunu bir kez daha gördüm. Gazi Mustafa Kemal dediği gibi Türk milleti, içindeki kudret, damarlarındaki mevcut olan kan da zaten mevcut. Bizim kanımız da zaten bu mevcut.
O yüzden terörist düşüncelerle bu kozmobilistlik yapısı çok anlamlı oldu. Bütün ne ilgili söyleyebileceklerim benim aslında bu kadar. Ama bu personel seçimleri, Bütün'den örnekler vererek gitmeyen halktığında ben öncelikle sizlere teşekkür ediyorum.
Bütün'deki bu başarılar, Bütün personelinize, katmaliklerinize, bize inananlara herkese teşekkür ediyorum. Ama dediğim gibi burada personelle ilgili benim aslında bahsetmek istediğim bir konu vardı. Başkanım müsaade ederseniz.
Eğer sıkılmadıysanız, sıkıldıysanız, sorusu olan varsa alabilirim. Alın başkanım. Siz gelmenizle bizim Bütün tabii biz temelden giren üyelerden birisiyiz.
Bize maliyeti yüz bin dolar üzerine bize de herkese aynı konuda yüz bin dolar üzerine maliyeti oldu. Siz gelene kadar hiç ikincisi orada. Yani gerek mülk sahipleri, malikler, gereksiz girişler noktasına neden gelir bir aktivitesi yok.
Özellikle öncelikle bu konuda değil. Sizin gelmenizle Allah razı olsun. Bu tür başarılar hep burslu ekonomisine, hep Bütün'ün tanıtmasına büyük bir vesile oldunuz.
Bu noktada sizi tebrik ediyorum, sizi kutluyorum. Ve başarılarla devam ediyorum. Eskiden orada otopazlar mı kurulurdu? Onlar bilesin, otopazlar mı kurulurdu? Oranın çok güzel mekanı olarak, kurum olarak Bursa'nın en nezih yeri.
O boşluklar da var. Hani o boşluk araziler de var. Bilmiyorum orayı şu anda yönetim olarak değerlendireceğiniz.
Bir projemiz var. Geçen genel kurula gelmiş olsaydınız, orada çok net bir şekilde görürsünüz. Çocuk Parkı'nın hemen yan tarafında, oraya bir katlı otopark yapın.
Malum içerisi artık bizim doldu taştı. Koridorlarımızın son halini gördüyseniz, koridorlarımızda yürüyecek bir alanımız kalmadı. Şu anki halk dükkan bulmakta zorlandı.
O koridorları rahatlatmak için oraya bir katlı otopark yapın. Orası bir depo alanı. Bir sevkiyat alanı gibi yapmak istiyor.
Onun için de Osman Gazi Belediyesi'ne, İl İmar Kurumu'na başvurularımız oldu. Genel kurum tutanaklarında da geçiyor aslında. Siz çok dikkat edersiniz bu konulara aslında.
Genel kurulumuzda biz bununla ilgili yetkimizi de almıştık. Bununla ilgili çalışmamalar inşallah neticelenirse, hem Buttim'e hem Buttim etrafına büyük bir katkı da bulunacak. Hem Buttim'in kendisine de katkı da bulunacak.
Bir proje olacak oradan. Ama alanlarımızı basit unsurlarla işgal etmeyi de ben doğru bulmuyorum. Oradaki otopazarı mesela benim için yanlıştı.
İçerideki salı pazarı yanlıştı. Zaten salı pazarının Buttim'e vermiş olduğu zararı yıllarca çektik. Oradaki çekmemizin en büyük sebeplerinden bir tanesi, bizim oradaki bir salı pazarı gibi bir saçma sapan, toplam ticaret merkezi olan bir yerde, saçma sapan bir iş yapılmasıydı.
Bunu en son Endülüs de yaptılar. Aslında isimler mesela yok orada ama. Bir gün gittim baktım o aşağıda bir pazar yeri yapmışlar.
Dedim bunu kim yaptı dedim. Orada işte yöneticiler böyle sıralanmışlar merdiven başında, ellerini koymuşlar. Biz yaptık, nasıl çok güzel oldu.
Bak insanları topladık buraya. Dedim en fazla iş size altı ay ömür geçiyor dedim. Altı ay sonra burası kapanır dedim.
Ve altı ay sonra burası kapanır dedim. Benim bir hayat felsefem vardır. Dünyada ne iş yaparsanız yapın, bütün iş insanlarına da, hakkım olmayan bir tavsiyem, ne iş yaparsanız yapın, en kaliteli iş yapın.
İsterseniz gidin dağ başında yapın. Ama işinizi kaliteli yapın. Kaliteli iş yaptığınız zaman her zaman bir kalitenin alıcısı vardır.
Ama ucuz ürün yapın dediğiniz zaman ucuz ürün her yerde vardır. Ama kaliteli iş yapan insan sayısı maalesef azdır. Yaptığınız her ürün, her iş, işletmecilik de olmuş olsa, muhasebeci daire olmuş olsanız, yapmış olduğunuz işte, kullanmış olduğunuz kaliteli kalemin bile eseri farklı olur.
Ben bu yüzden bu dilde kalitesiz ya da değer kaybettirecek her üründen yoksundan bıraktım orayı. Kabul etmedim. İşte pazar kuralım.
Hayır kardeşim pazar kuramazsın. Burası uluslararası tekstil ticaret merkezi. Biz burayı alım heyetlere getirdik.
Deniz kardeşim biliyor. Rusya, Belarus, Kazakistan ve bunlara hiçbir bedel harcamadan getirdik. Tabi, but diye biraz böyle kestirmeden attık.
Biz son 3 yıldan beri home tekstil fuarına ilk taşın altına elnoz koyanlardan biriydik Deniz. İbrahim Başkan, KFA Fuarcılık ve mutluluk olarak bu fuar 25 yıllık bizim Bursalı dedelerimizin, atalarımızın bir eseri. Bunu kalkıp da Almanlara peşkeş çekmeyelim.
Biz bu fuarı ne olursa olsun yapalım deyip elinizi taşın altına koyan kişilerden biriydik. Ve iyi ki de koymuşuz, iyi ki de yapmışız. Şu an biz mutluluk olarak orada bir stand kurduk.
Bizim esnafımız, her esnafımız maalesef oradaki fuar alanına katılamıyor. Ama oradaki ticari ikili görüşmelerini yapılabilecekleri en azından bir tribün çalışması dediğimiz, yani ikili iş görüşmesi çalışmalarını o standlarımızda gerçekleştiriyorlar. Ve biz bu stand içinde KFA Fuarcılık'a bir kuruş para ödemiyoruz.
Bunun karşılığında bizim duvarımızda ve yol kenarımızdaki reklamlarda partner yapıyoruz. Siz reklamlarınızı koyun, bana da fuar alanından yarın. O fuar alanının maliyeti 30 bin dolar.
Ben reklam ücretleri almaya arası 30 bin dolarlık reklam ücreti alamam. Yani aslında buradan ikili ilişkilerin önemi ortaya çıkıyor. Ticaret odasıyla, ikili ilişkileri ve ticareti doğru yapıyorsanız, onlar da zaten bu konuda sizi takdir ediyorlar.
Ya bir şey yapmak istiyorlar. Biz de eline taşın altına koyalım diyorlar. Ama siz de bunun karşılığında bir şeyler yapmanız lazım.
Şimdi oradaki 1-2-3 alışmaların, Buttim esnafı ilk senesi standa bile uğramadı. İkinci senesi bir-iki tanesi çantasına bıraktı. Üçüncü senesi, benim müşterim geldi, benim standım yok, nerede görüşeceğim dedim.
Burada görüşeceksiniz. Zaten bu standı kurmamızın gayesi o. Yani orada sadece Buttim adının yazması değil. Ve ilk defa bize orada bu sene bir defile organize ettik.
Dediler ki, ev ahsine burada bir defile organize edecekler. Neden? Dediler, bu defileyi herkes burada karşı çıkar. Yok, herkes çok memnun oldu.
Çünkü o da bir tanıtımdı. 851 kanal, dünyadaki pension kanalında Buttim seyredildi. Doğru noktadan tanıtılmak lazım.
Biz eğer uluslararası bir bölgeye sahipsek ve uluslararası dış ticaret diyorsak, uluslararası bir et ticaret diyorsak, uluslararası bir iş merkeziysek, o zaman uluslararasına yakışır bir şekilde hareket etmemiz gerek. Basit, unsurlarlı değil. Yani orada işte salı pazarı yok.
Peki bize faydası ne olacak? Biz toptan ticaret yapıyoruz. Bizim amacımız orada toptan satışlar yapmak. Benim Rusya'daki müşterim 2011 yılında en son satış yapmışımdır.
Artık telefonla satış yapıyorum. Gelmiyor. Herkeste şu beklenti var.
İçeride haldır haldır insan olsun. Bakın 256 bin metrekare her gün girer çıkarsa 35 bin insan girip çıkıyor. İnanın görmüyorsunuz.
Otoparklarımızdan zaten belli. Otoparklarımızda yer yok. Dolu otoparklarımız.
Ama bu insanları göremezsiniz. Alan çok büyük, kayboluyor içeride. Yapmış olduğunuz işle alakalı ilerlerseniz ya da o işle alakalı.
Hani ben bu işi yapıyorum ama gel şu işi de yapayım. Hani onunla ilgili aslında bir anlatmaklarım var benim burada. Zamanımız varsa eğer sıkılmadıysanız onu da bahsetmek istiyorum.
Bizim Türk insanının şöyle bir özelliği var. Bir iş yaparken başka bir işe çok affedersiniz salça olmayı çok severiz. Ya o işe yönelim de biz o işten de bir para kazanalım.
Aslında kendi mevcut yaptığımız işi doğru yapalım. Oradan kazanalım. Piyasayı bozmayalım.
Eskiden bir devlet planlama teşkilatları vardı. Yani her bölümüne gelen bir iş yeri kurmakta zorluk yaşıyor. Bugün Avrupa'da böyle.
Hani gidin bir Avrupa'da ben buraya mobilya mağazası açacağım dediğin zaman oradaki muhtarlık ya da oradaki belediyede bir dakika kardeşim. Burada diyor zaten şu kadar azette mobilyacı var. Sen buraya bunu açamazsın.
Birbirinizi bağlatırsınız. Yanınızda çalıştırdığınız elemanlar üç gün sonra hemen kendilerine bir iş yeri kurmalı. Tabii ki herkes patron olmak istiyor.
Peki işçi kim olacak? Aslında ekonomimize biz, ülke ekonomimize kendi kendimize zarar vermeye çalışıyoruz. Kendi kendimize zarar vermemek için bazen doğru noktalarda durmayı bilmemiz istersin. Aç gözlü olmamamız istersin.
En başımız. Bu adam bu işi yapıyorsa bırak o adamın işi. Çok para kazanıyor.
Allah ziyaret etsin daha çok kazansın. Kazansın ki etrafına, insanlara hayrı dokunsun. Kefenin çepi yok.
Giderken kimse yanında bir şey bitiremiyor. Vehbi koç bir çift çarabını bitiremedi. Vasiyet etmiş.
Bunu kendi rahmi koç bir toplantısında bizzat kendi kulağına koydu. Babamın dediği vasiyetiydi. Oğlum ben öldükten sonra bana bir çift çarap giydir.
Ayaklarım çok üşüyor. Kasirhaneye götürmüşler, yıkamışlar. Rahmi koç hemen en iyi, en kaliteli çorabı getirmiş.
Tamam mı giydir çorabı? Demiş bir dakika dur. Ne yapıyorsun? Demiş babamın vasiyeti var. Mümkün değil demiş.
Olmaz. Boynuzu bükmüş, cebine koymuş çorabını. Eve gelmiş.
Eve geldiğinde onun bir Mustafa diye başta bir yaveri, şoförü bir zarf götürmüş. Rahmi koç'a. Rahmi bey demiş babanızın vasiyetiydi.
Öldükten sonra, ben define dedikten sonra bu zarfı oğluma ver demiş. Eee demiş rahmi, oğlum gördün mü demiş. Dünya kadar fabrikam, bir yığın çalışanım, yiyemediğim kadar param vardı.
Ama giderken bir çorap bile bana or görülmedi. Hayatını ona göre dengele ve ona göre yaşa. Aslında buradaki ana noktada şu, bazen durmayı bilmemiz gerekir.
Bazen çekilmeyi bilmemiz gerekir. Bazen bir yerden bir koltuktan kalkmışsındır bilmemiz gerekir. Yani orayı zapt ettiğimizde bu ömür boyu bize aitti dememiz gerekir.
Çünkü nesil değişiyor. Çağ değişiyor. Pandemi dönemine kadar zoom diye bir şey bilen var mıydı? Zoom'dan konferans yapmayı bilen var mıydı? Ya da pandemiye kadar hepimiz akıllı telefonlar kullanıyoruz.
Hepimiz bizden akıllı telefonlar. Görüntülü konuşmayı bile işte makarasını tutarasını yapıyorduk. Ama iş konuşmalarını hiç görüntülü olarak telefonla görüştük mü? Ya da orada konferans yapmayı biliyor muyduk? Bilmiyorduk.
Hepsini öğrendik. Her yerde bir ayarı vardır. Bize teknolojiyi.
Demek ki bazen teknoloji çalana geldiğimiz zaman bazı yerlerde eğer biz bir yerlerde duramıyorsak biz bunlara intibakı deriz. Yani dönemlerimizi doldurduğumuz dönemler. Eğer dönemimizi doldurduysak kalkalım.
Ama bundan öncesini de hazırlayalım. Hani kalkalım gidelim gelsin yeni birisi otursun diyeyim. Yerimize gelecek olan nesilleri de hazırlamamız lazım.
O yüzden arşivlemeniz lazım. Bununla ilgili zamanınız varsa sıkılmadıysanız aslında yönetimde çalışanlarla ilgili benim bazı hakikatlerim var. Ekip çalışması.
Hani arada ben bunların hepsini zaten size mümkün oldurdum. Ve başarıyı paylaşmak. Ben başarıyı paylaşıyorum.
Biz paylaşıyoruz. Çünkü ben bunu tek başıma yapma şansım yok. Benim teknik servisimdeki, güvenliğimdeki temizlik hizmetlerinde çalışanlarınla, yönetici diğer arkadaşlarımla yönetim katındaki muhasebe, personel bu personellerle birlikte başarıyoruz.
Peki hepiniz işletme sahibisiniz. Bir şey sormak istiyorum. Elemanınıza hiç teşekkür eder misiniz? Yani elemanınıza hakikaten, ben bu konuyu böyle bir tartışmaya yaratmak için değil ama elemanınıza hiç teşekkür eder misiniz? Var mı böyle bir şey için teşekkür? Her zaman.
Yani varlığında yapılan iş yükü onu da ifade ediyorum. Peki neye isinaden teşekkür edersiniz elemanınıza? İşini doğru yaptığı için. Şimdi ben orada bir araya gireceğim.
Çünkü zaten işini doğru yapması gerekiyor. Kesinlikle. İşini doğru yaptığı için.
Ya da sabah araya saat 8'de iş başı yapacak adam saat 8'de geldi diye ben elemanı teşekkür ederim. Ama niçin teşekkür ederim? Saat 6'da gitmesi gerekirken saat 7'ye kadar yapılması gereken işi bitirmek için mücadele ettiyse ben buna teşekkür ederim. Ya da olmayacak bir başarı ya da olmayacak bir işi ekiple birlikte yaptıysa evet arkadaşlar biz bu işi başardık.
Hepinizin elemenize, emelinize teşekkür ederim. Ama işe saat 6'da geldim, saat 8'de geldim. Oo saat 8'de gelmişim arkadaşım diye teşekkür ederim.
Bunun için de aslında disiplindir. Benim hayattaki eşim de çok iyi bilir. İşe geç kalmayı asla kabul edemeyen bir insanım.
Ama işten erken giden insanlar asla kızgın. Çünkü onun işi, ilk işi sabahleyin saat 8'de, 8'de, 9'da, 9'da işinin başına gelmesidir. Ama işini bitirmiştir, her şeyi bitirmiştir.
Dışarıda bir işi vardı, 6'da çıkacağına 5'te çıkabilir miyim dese çıkar, 4'te çıkabilir miyim çıkar. Ama saat 9'da gelmesi gereken bir eleman, 10'da geldiyse 2 kere tören hastaların 3. de kapının önünden. Diyeceksiniz ki akşam saat 3 saat erken salıyorsun.
Ama sabahleyin 1 saat geç kalmasına tahammül edemiyorsun. 10 dakika geç kalmasına tahammül ediyorsun. İşte bu bir iş disiplindir.
Eğer iş disiplininizde elemanlarınızı aşılamazsanız, elemanlarınız da işini sevmez. Lay lay loma gibi, gün geçirmeye geliyor. Ama erken çıkabilir, işi vardır.
O kadar erken çıkabilir. İşini bitirdiyse çıkabilir. Benimle beraber orada boş boş oturmasının bir anlamı yoktur.
Ama iş başı saatinde işli olmalıdır. Şimdi yöneticiler de aslında bunlar. Ben yöneticileri de şöyle bir ayıralım.
Personellerden ne kadar doğru yana alınıyoruz. Ya da personellerimizi biz ne kadar doğru yönetebiliyoruz. Burada yönetici, ben 3 noktaya itirdim.
Bir yönetici başarısızlığı vardır. Bir patronun yöneticiye seçimdeki yanlışı vardır. Bir de çekirdekten yetiştirme vardır.
Eğer personelden biz doğru faydalanmak istiyorsak, doğru yararlanmak istiyorsak, bu benim anahtarım. İnşallah bir gün yaşım çok ilerlemeden bununla ilgili bir kitap yazmayı düşünüyorum. İş hayatında özellikle büyük kurumlarda kıymetli eleman bulmak, aramak, almak sıkıntılıdır.
Bunu ne yaparız biz? Genelde Amerika'da büyümekte olan şirketler için söylüyorum bunu. Amerika'da iyi bir üniversiteden mezun olmuş ya da çok iyi bir referansları olan, çok büyük şirketlerle büyük işler başarmış adamları büyük bedellerle şirketlerimizin başına getirip oturtururuz. Sonra patron çekilir kenara der ki al sana şirket, al sana personel hadi bunu yönet.
Ve maalesef ülkemizde birçok bu şekilde transfer olmuş, yurt dışından getirilmiş, daha büyük firmalardan getirilip konulan personelden fayda sağlam olmuş. Tam tersine firmaları geriye geriye götürüp hatta bir gün yok olmalarına dair sebep olmuş. Aslında bu gelen çocuğun, gelen gencin ya da gelen yöneticinin başarısızlığı değildir.
Bunun aslında en temel kaynağı şudur. Gelen kişi bir kere sizin şirketinizi ne kadar tanıyor? Biz orantasyon eğitimleri deriz. Bir çoğunuz bilirsiniz.
Orantasyon eğitimi nedir? Yeni bir personel aldı. Ama hangi bölümü alırsak alalım? Çaycı mı aldı? Her bir bölümümüzde bakın sadece o çaycı deyip de onu basit görmeyin. Genel müdürlükten bir başlayın, her birinizde orantasyon eğitimi.
O çaycı neyin nerede olduğunu bilsin. Çünkü bir gün onun fikrine ihtiyacınız olabilir. Ya da onun vermiş olduğu bir fikir sizin bakış açınızı değiştirebilir.
İnsanları asla statüleriyle yargılamayın ya da statüleriyle yok saymayın. Hiç olmadığınız insanlar, hiç olmadığınız bir bilgi alabiliyorsunuz. Bazen çocuğunuzdan, bazen çaycı teyzenizden, bazen tuvaleti temizleyen amcamızdan, bazen kapıyı bekleyen güvenlik yöneticisiniz.
Bazen genel müdürlük. Ama bunlar, onlara sadece şu değeridir. Fikirleri için değer.
Çünkü hiç olmadığınız fikirlerle karşılaşacaksınız. Bu da tecrübe. Ben bunları çok karşılaştırdığım için.
İşte bizdeki ilk unsurumuz neydi? En büyük unsurumuz, biz hemen yukarıdan tepelere inme insanlar getirmeyi sevmiyoruz. Eğer patronat sistemiyle devam edeceksek, ona göre hareket etmeliyiz. Şimdi yine biz elemanları alıyoruz.
Hiçbir orantasyon eğitimi vermemişiz. Şirketimizin, kurumumuzun, derneğimizin ya da belediyemizin hiçbir şeyinden adamın bilgisi yok. Kültürünü bilmiyor.
İçerideki pozisyonunu biliyor. Hiçbir orantasyon eğitimi almamış. Bu adamdan başarı beklemişiz.
Ben buna direktman 3'ü atlamak istiyorum. 3 neydi? Çekirdek. Çekirdek personel çok önemlidir.
Hele hele yeni büyümekte olan, büyürken içinizde olan ve ben patronat sistemiyle devam edeceğim dediğiniz işletmeler için söylüyorum. Yetiştirdiğiniz elemanlar, kendiniz yetiştirdiniz. Niye dışarıdan eleman tansörü yapıyorsunuz? Neden eleman tansörü yapmak gerektiğini duyuyoruz? E benim elemanım yeterli değil.
Neden yeterli değil? O zaman doğru yetiştirememiş. O zaman doğru eğitim verememiş. Kabileklerin önüne çıkartamamış.
Deneyimlerini aktaramamış. Burada yönetici suçlu aslında eleman değil. Eğer içeriden yukarı çıkarttığınız terfi verdiğiniz her eleman aşağıdaki diğer personeline şöyle bir örnek teşkil ediyor.
Diyor ki aşağıdaki personel. Aa bak bu adam burada çok çalıştı. Buranın şefi oldu.
Buranın bilmem ne sorumlusu oldu. Ya bu adam burada bütün kademelerden geçti. Genel müdür oldu burada.
Bu aşağıya silah ettiği ne biliyor musunuz? Domino taşı gibi. Evet arkadaş bizim burada geleceğimiz var. Arkadaş benim burada
DİĞER FAALİYETLER
-
48.Simit&Çay Programı
07 Mayıs 2025, 11:01 -
46.Simit&Çay Programı
12 Nisan 2025, 10:09 -
45.Simit&Çay Programı
25 Mart 2025, 01:00 -
44.Simit&Çay Programı
17 Mart 2025, 14:20 -
7.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:22 -
8.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:22 -
9.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:21 -
10.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:21 -
11.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:20 -
12.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:19