33.Simit&Çay Programı 05 Mart 2025, 14:47

Değerli arkadaşlar, yeniden bir çay içme programında çok değerli konuğumuz, iş insanı, geçmişinden bugüne siyasetler ara ara ulaşmış ama biz onun iş insanlığıyla, Bursa'da ne sayacağımız 3-5 iş adımından biri diyebileceğimiz, örnek alabileceğimiz bir şahsiyet sahibi bir yer. Ben birkaç konu var, onları söyleyeceğim. Sevgili konuğumuz, hoş geldiniz.
Hoş bulduk, teşekkür ederim. Ben bir seyahatta geldim. Önce geçen gün 100 altın alınan, bizi de çok güzel sevgili Aysun Komutan'a geçmiş olsun dileklerimizi tekrar iletelim.
Böyle bir sürecin yaşanılmaması gerektiğine inanalım. Bursa kamuoyunda dikkat etmesi, adaletin ve temelinin saksılmaması için çok daha dikkatli olunması gereken bir durumdayken, böyle bir süreç yaşanıldı. O süreçten dolayı da kendileri biraz üzüldüler.
Tekrar bir kimsenin başına böyle bir mesele yaşanılmaması elzemdir. Ama ben Aysun Hanım'da şunu gördüm, kararlı mücadeleciliğine devam edeceğimi. Ve çalışmalar kaldığı yerde de aynı şekilde 40 senedir sırtlı basın çalışmalarında inşallah devam etmiş oluruz.
İkinci Adana, Osmaniye ve Mersin temsilcileri Doktorun Necbettin Kardeşim, İş insanı Adana temsilcimiz Umut Topal Kardeşim ve ev sahipliğimizi yapan sevgili Osmaniye temsilcimiz Ali Çatal ve ailesi de selamları vardır. Bir günde üç tane ilde beraber toplantılar yaptık, konuşmalar yaptık, ziyaretler yaptık ve Aralıkari Kongresi'nde de fikirlerine başvurduk. Siyasete girme dediğim arkadaşlar siyasette çekilmişler, pişman olmuşlar.
Bu da onlara ders olsun. Düşünce platformundayken siyasette uzak durun dediğimde kızarlar, küserler. Ama bazıları bu meseleyi sen canına eline söylersen biz de mutlu olmuşuz.
Bunun örneği de Osmaniye temsilcimiz Ali Çatal Kardeşim. Siyaseti tümüyle bıraktı. Bırakmasında da daha güzel çalışmalara Udana Üniversitesi Rektörü Sayın Emin Kalp Hocamla beraber bu seyahati yaparken orada da özel bir sohbet olmuş oldu.
Onun da sizlere selamları var. Kızlarımın yılbaşı ile ilgili katkılarına da konuğumuz olacak, misafirimiz olacak. Burada sizin hikayeniz yılbaşına sonra onunla başlamış olacağız.
Artık mevfu kazan, yani kahraman kazanı değildir Ankara'da. Bir saldırı oldu. Bu saldırıda, o akşam, o saatinde hemen derhal biz kınadık.
Kınamakla öte, Türkiye'de evrensel insanlık meselesinde ve insanların birlikte yaşama kültürüne, hangi taraf, hangi cephe, hangi örgüt yaparsa yapsın böyle bir yanlışa, böyle bir mesele tebessüm eden kim olursa olsun kınamak borcumuzun borcu. Karşısında durmak bizim bir asil görevimizdir. Çünkü insan yaşamına saldırmak kadar çirkin bir şey olamaz.
Bundan dolayı da bu mevfu saldırıyı yapanları tekrar istemeye kınıyorum. Bir daha yaşanılmaması, yeryüzünde hiçbir yerde yaşanılmaması dileğiyle. Sevgili Üstadım, bizim çalışmamız şöyle.
Sizi dinleyeceğiz. Yani Üstad Tokat'tan gelirken ve burada yaşadığı mücadelede dinleyeceğiz. Burada sessizim, çalabildiğiniz kadar hiçbir engel, hiçbir size müdahale yok.
Yoruldum artık. Duralım dediğiniz evde. O arada bir iki cümle söyleyerek son cevaba geçiyoruz.
Ben size teslim ediyorum. Kültürümün zevkesi dinlemeye başlayacak. Çok teşekkür ederim.
Bütün katılımcılara hoş geldiniz. Ben de gelirken aynı duyduğu düşüncelerle geldim. Bu çarşamba günü maalesef Ankara'nın kahraman kadını içerisinde güvenliğimizin, savunma sanayimizin kalbi olan TÜSAŞ'a yapılan saldırıyı kınıyorum ama tabi kınamak hep lafta biz yıllardan bir yana İsrail'i de kınıyoruz, Amerika'yı da kınıyoruz.
Önemli olan kınamaktan öteki takım gelişmelere hakkı koymak. Bu saldırıda şehit olan beş vatandaşımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralananlara acil şifalar diliyorum.
Ülkemizin bu tüm saldırılardan, bu tüm olaylardan bir an önce kurtulmasını, sıyrılmasını hep birlikte diliyoruz. Sadece ülkemizin değil, dünya insanlığının dünyada barışı, dostluğu, inşa etmesini Cenab-ı Hakk'tan niyaz ediyorum. Arkadaşlar bildiğiniz gibi benim ismim Samir İlya.
30 Ağustos 1956 Tokat'ın Turhal İçesi'nin Ovayır Köyü'nde dünyaya geldim. Annem babam 1950 Bulgaristan göçmeni. O günkü iktidar ülkenin çeşitli yerlerine, Bursa en çok olmak üzere İstanbul, İzmir, Adana, Tokat, Amasya, Samsun gibi çeşitli yerlere sosyal dengeyi kurmak için muhacirleri yerleştirmiş.
Ben de Tokat'ta doğdum. 1961 yılında rahmetli babam, nur içinde yatsın, Bursa'ya gelip görünce buradaki yaşamın daha iyi olacağı düşüncesiyle bizi toplamış, buraya getirmiş. Şimdi Anadolu Mahallesi denilen, kamuoyunda Tütüncoğlu diye anılan, o zaman için Bursa'nın en kenar mahallesi olan bölgede bir ev almış ve önce işçilik, sonra da bir bakkal dükkanı açarak bizleri yetiştirmeye çalışmış.
Ben emeklilik okulunda okudum, sonrasında ilkokuldan sonra Yıldırım Lisesi'ne gittim ama üniversite okumadım. O günkü çağlarda Bursa'da çok meşhur bir söz vardı, ya okuyacaksın ya dokuyacaksın. Ben dokuma ihtiyacıyım.
Önce dokumacı çırağı olarak hayata atıldım, daha sonra işçi, daha sonra da küçük bir atölyede, Bursa'da eski kara tezgah diye tabir edilen ilkel makinelerle dokumacılık yapmaya başladım. Tüccarlara makinelerinde fason üretim yapıyordum. Askere gittik, geldik, evlendik ve yıllar içinde çok küçük ama çok küçük, yani bugünkü bir hafta tatil parası kadar bir birikimimle yıllarca fasonculuk yapmayıp ben dışın ticaretine yöneleyim diye gittim.
Bir miktar ipi alıp kumaş üretip İstanbul'a pazarlama düşüncesine girdim. Birçok sıkıntılar çektim. Bu esnada şu anda da halihazırda otuz sekiz yıllık ortaklığım olan Şeref Bey ile tanıştım.
Birlikte onun da çok küçük bir birikimi vardı. El ele verdik ve İstanbul'a kumaş pazarlamaya başladık. Yıl bin dokuz yüz seksen altı.
İki bin yılına kadar iç piyasada kumaş ticareti yaptık, üretim ve ticareti. Bu esnada doksan altı yılında şimdiki Kester Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan fabrikamızı kurduk. O zaman daha küçük çapta kurduk.
İki bin yılında iç piyasadan ziyade ihracatla yönelme fikrimizde gelişti. Ve iki bin yılından bu yana da dünyanın otuz beş civarında ülkesine, Avrupa'nın tüm ülkelerinde hemen hemen olmak üzere Dünyada bildiğiniz bir AVM'ye girdiğinizde gördüğünüz Zara, Mango, H&M, Nex, Marks and Spencer, Tommy Hilfiger, Oysho, NafNaf, Platbeer gibi iç piyasada da S.Y. Kiki, DeFacto, Sara, Ipek Yol, Cotton gibi firmaların tedarikçisi olduk. Son üç yıldır da, yılbaşında üç yılımızı dolduracağız.
Kendi konfeksiyonumuzu da kurup, bu firmalara kumaj sattığımız gibi aynı zamanda da konfeksiyonumuzu da yapmaya başladık. Ve zaman zaman da kendi markamızı oluşturup kendi ürettiklerimizi de pazarlamaya başladık. İş hayatım böyle ve bugün de bu işimize devam ediyoruz.
Şimdi benim ortağımın oğulları var, benim de kızlarım var. Daha çok onlar işi yürütüyorlar, biz de böyle ancak boş vakitlerimizde işe gidiyoruz, onlar için de geziyoruz, tozuyoruz, çocukları yetiştirdik. İş hayatım dışında kendimi bildiğim günden bu yana sosyal meselelerle, toplumun dertleriyle, ülkemin meseleleriyle ilgilenmek benim için en önde gelen meselem olmuştur.
Ve genç yaşta siyasetin kenarında, köşesinde dolanarak bu işlerin içine girdim. Şimdi ilerleyen zamanlarda burada tabii ki konuşmakta bir yanlış görmüyorum ama ben yine de mümkün olduğu kadar bazı siyasi konulara girmeden, çünkü burası bir düşünce kulübü. Siyasetin içinde hemen hemen her kademesinde görev aldım.
Bugün için de herhangi bir yerde görevim yok ama ülkemizin meselesi, ekonomiden siyasete kadar, dış politikadan iç politikaya kadar, dünyada olanları hep birlikte izliyoruz. Burada Gazze'de her gün binlerce kişi ölüyor, Lübnan'da her gün binlerce kişi ölüyor. Diğer taraftan İran, İsrail'e ama göstermelik ama bir tepki olarak girişimde bulunuyor.
Dün gece de ilk İsrail buna cevap verdi. Maalesef biraz aklı selim olsa dünya insanlığı, ben kendi dilime, aklımın almadığı, benim zekamına, benim IQ'umuna yetmiyor. Diyorum ki şu cep telefonunu bulup Amerika'dan Türkiye'ye canlı olarak rengine kadar, sesine kadar konuşmayı yapabilecek aleti beceren insanlar veya İsrail'den attığı füzeyle İran'daki bilmem nereyi vuracak, Amerika'dan attığı füzeyle dünyanın bilmem neresine isabet ettirecek kadar bunları geliştiren, geliştirme zekasına sahip insanlar dünyada kavga etmeden, savaşmadan yaşamayı nasıl becerebiliyor bunu anlamış değilim.
Buna benim zekam yetmiyor. Şöyle düşünüyorum, dünyada ülkelerin en büyük giderleri savunma sanayii adı altında savunma işin kibarcası savaş sanayii. Savaş sanayine harcanan paralar insanların eğitimine, sağlığına, sosyal ihtiyaçlarına harcansa gerçekten ahiretteki cennete hepimiz inanıyoruz ama dünyada da cenneti gerçekleştirmiş olmamız için hiçbir neden yok.
Neden insanlar bu kadar canileşir, neden insanlar bu kadar savaşır? Burada genç arkadaşlarım hatırlamaya bilin, bundan herhalde 25-30 sene önceydi, iki tane balina okyanusta sıkışmıştı, dünya seferber oldu bu iki balinayı kurtarmak için. Kötü bir şey miydi? Hayır. Peki o iki balinayı kurtarmak için seferber olan dünya her gün 2000 kişinin öldürüldüğü katliamlara neden sessiz kalır? Demek ki o iki balina da kimse samimi değilmiş.
Bununla da benim aklım, zekam, IQ'um ne derseniz deyin gerçekten yetmiyor, anlayamıyorum. Benim dediğim gibi iş hayatım bu, siyasette her kademede yer aldım, ülkemdeki olaylar karşısında sessiz kalmamak gibi bir yapım var. Doğru mudur, yanlış mıdır? Haksızlık karşısında susam, dilsiz şeytanlığın hadis-i şerifi benim gerçekten hayatıma yön veriyor.
Susmayı bir türlü beceremiyorum. Dün değil evvelsi bir Ahmet Başkan bana geldi, yanında da iki yeni tanıştığımız arkadaş vardı. Birlikte oturduk, sonra bir baktım iki buçuk saattir ben konuşuyormuşum.
Yani Sayın Başkan dedi ki, siz alın istediğiniz kadar konuşun. Ben biraz susmayı bilenlerden değilim. Ama buraya girerken Sayın Başkan da az önce söyledi, ondan sonra soru bölümüne geçeceğiz.
Hatta ben de dedim ki, herhangi bir konu var mı davet ettiğinde, yok konu dedi. Zaten ben de böyle gelişi güzel konuşmayı daha çok seviyorum, herhangi bir konudan ziyade. Onun için bundan sonra siz sorun, ben söyleyeyim.
Ben yönlendirmeyeyim, ben böyle seçme şeyler konuşmayı, siz köşeye sıkıştırın dedim. Sevgili Usta, hakikaten çok kısa ve öz olmuş oldu konuşması. Ben bir yönünü söyleyeceğim, tepeye girmeyeceğim.
Dostluğu zorda da olsa, dostluğunu terk etmemek güzel bir şeydir. Halbuki sohbetlerken bir otomatostan bahsettik. Ben mutluyum.
Hele de Sami Ağabey'in duyduğunu biliyordum. Hüseyin Şarapkı'yı duyduğumuz halde, Allah sağlık. Başvuru zamanında Sayın Başkan'la konuşabiliriz, dedikodusunu yaparız.
Kimse duymuyor şu an. Gerçekten dostluğa çok dikkat ettiğini ve saygısızlığa ibadet ettiğini söylemişti. Bugün bir dosta da bahsedince tabi ki mutlu oldum.
Ben bir soru sorayım. Hem siyaset yaptığınız arkadaşlarımıza soru cevaplar, geneliz sorular hazırlasınlar. Hem de iş hayatı.
Hem de sizin müthiş gezileriniz var. Aylarca gezdiğiniz dönemler oluyor. Üçünü arasında tercih etmek isteseniz, hangisini tercih edersiniz? Başkanım güzel bir noktaya temas etti.
Önce şunu söyleyeyim. Bir insanın siyaset demek, maalesef Türkiye'de yanlış algılanıyor. Olması gerektiği siyasetin tarifi ve benim de siyasetten anladığım şu.
Siyaset, vatana, millete, ülkeye yetişebiliyorsan insanlığa hizmet etme sanatıdır. Ama bugün insanlar bir kısmı siyasette yer alarak kendilerine hizmet etme, bir insanın kendine hizmet etmesi son derece doğru bir şeydir. Ama başkalarına zarar vermemek kaydıyla, ülkenin menfaatlerini göz ardı ederek kendi cebini doldurmak olarak anlaşılmamalı.
Benim iş hayatımda çok sevdiğim, her zaman da andığım bir Musevi büyüğümüz vardı. Ondan ipti kalırdık. İpti kalırken biz böyle daha üç kuruş beş kuruşla iş yapma durumundayken, Davut abi işte bize biraz daha indirim yap, vadiye biraz daha uzak tut, uzak falan derdi.
Çok severdi beni. Kuzin derdi, iyilik yapmak isterim sana ama bana zarar vermemek kaydıyla. Şimdi insanlar kendilerinin menfaatlerini düşünebilir ama bu ülke menfaatlerinin insanlığın önüne geçmemek kaydıyla.
Siyaseti böyle yorumluyorum. Onun için insanların siyasette yer almasını son derece doğru buluyorum. Vatana, millete, memlekete insanlığa hizmet etmek kaydıyla.
Ama hemen bir şart düşüyorum. Başkanımın sorduğu soruyu biraz dağıtarak cevaplandırıyorum. Önce hangisini tercih edersiniz? Kendine faydası olmayan insanın insanlığa faydası olmalı.
Onun için bu üçü arasında önce işi tercih etmeli insanlar. Yani işinde belli bir noktaya gelecek nedir? Öğretmen, iyi öğrenciler eğitecek. Nedir? İş adamı, iyi ürün üretecek.
İnsanların faydasına daha ucuza mal edecek, daha kaliteli ürün üretecek. Veya ürünün kaliteli ürünü yurt dışına satıp ülkesine döviz kazandıracak. Ailesinin geçimini temin edecek.
Bunlardan sonra da kendine, ailesine ve ülkesine hizmet etme yolunda da siyaset yapabilir. Bütün bunlardan sonra da ekonomik imkanları, sağlık imkanları, çarplar gerekiyorsa herkesin bir hobisi vardır. Mesela benim birinci hobim gerçekten dünyayı gezmek.
Ben dünyanın üçte ikisini gezdim. Üçte biri gibi küçük küçük ülkeler kaldı. Aritaya baktığınızda toprak olarak yüzde doksanını gezdim.
Ama küçücük ülkeler var. Bunlara da gitmek hobim. Oralarda değişik kültürler, değişik coğrafyalar görmek, tanımak benim hobimlerimden biri.
Herkesin bir takımı. Kimi akşam olunca içki içmeyi sever. Ben mesela çok sık kuru yüz gemileriyle seyahate giderim.
Akşam olunca herkes kuru yüz gemilerinde Gazono denilen kumarhanededir. Ben de giderim onların para kaybetmelerini üzülerek seyrederim. Mesela ömrümde iki defa Las Vegas'a bir defa Monte Carlo'ya gittim.
Ama ben ömrümde on liralık kumar oynamış adam değilim. Birinin de böyle bir hobisi var. Benim hobim de dünyayı gezmek.
Mesela ben çok tavla hastasıyımdır. Tanıyanlar bilir. Tavla konusunda da iddialıyımdır.
Ama mesela çayına bile tavla oynamam. O da benim hobim. Kötü hobilerimi de söyleyeyim.
Mesela herkesin değişik güzellikleri vardır. Ben de böyle akşam işten çıktıktan sonra biraz erken çıkayım. Gideyim öyle güzel havalarda.
Demin de kışı sevmem, yazı severim demiştim. Gideyim işte güzel bir ama kültür farklı ama bir yerde. Şöyle bir kötü huy diyorum.
Nargile bir de söyleyeyim. Bir nargile içeyim. Yanımda da tavla oynayayım.
Benim de böyle hobilerim var. Başkanımın sorduğu sorunun net cevabı İş, siyaset, arta kalan vakitte gezi. Yani ülkeye hizmet etmek geziden daha önce gelir.
Ama siz ülkeye bir nokta kadar hizmet edeyim derken o nokta sizin ailenizin hayatını kurtarır.
DİĞER FAALİYETLER
-
48.Simit&Çay Programı
07 Mayıs 2025, 11:01 -
46.Simit&Çay Programı
12 Nisan 2025, 10:09 -
45.Simit&Çay Programı
25 Mart 2025, 01:00 -
44.Simit&Çay Programı
17 Mart 2025, 14:20 -
7.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:22 -
8.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:22 -
9.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:21 -
10.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:21 -
11.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:20 -
12.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:19