28.Simit&Çay Programı 11 Mart 2025, 11:56

Evet, sevgili dostlar, siz kahvaltıya devam edin. Ben düşünce kulübü çalışmalarıyla ilgili birkaç bilgi vermiş olayım. Bu sırada da konumuza da sözü vermeye başladığımızda da kahvaltımız bitmiş olur inşallah.
Sevgili dostlar, Düşünce Kulübü bugünkü konuğu benim için de çok kıymetli bir ağabeyim, başkanım. Siyasete tam bedel erken artık siyaset yapmayacağız diye karar aldığım bir süreçte, bu süreçte sevgili başkanım davetiyle beraber AK Parti'ye beraber görev yaptırdım. Ve gerçekten otuz yere yakın siyasi hayatımda en renkli ve en güzel dönemi yaşadığım, bana göre efsane bir il başkanı.
Bursa ve Türkiye bu değerli ustadır. Belki anlayamadı, algılayamadı. Gerekli yer ve konuğumu vermemiş olabilir.
Ben mutlu şekilde bir yorum yapmış olayım. Tabii yanımızda görevli misafirimiz geldi. Bizi kırmadı bugün, arasına geldi.
Sevgili Ramazan Ağustos başkanım, siz de hoş geldiniz. Düşünce Kulübü, şimdi çay içmiş değil mi? Aslında 5-6 gençle başlattığımız, buradaki çalışma arkadaşlarımızla beraber Düşünce Kulübü'nün Avrupa ve dünya projeleriyle çalışma yaparken bir oturalım, hadi cumartesi değerlendirmeyi yapalım. Simit çayı da yaparken, bir hafta sonu tamamı hala kaldı simidi geldi.
Bir başka hafta bir başka arkadaşım peyniri aldı geldi. O simit çay programı bugün 29. programda buluşmuş olduk.
Yani aslında bir kılıncımı ateşlemekle başladığını diyor ya, işte o konuda bir şekilde Ursa'nın değerleri, yani asıl simit çay programımızın asıl amacı Bursa'ya değer katan, Bursa'ya katkı koymuş. Fikriyle, düşüncesiyle, iş insanlığıyla, birçok alanda teknik anlamında gerçekten Bursa'ya ben de varım, Bursa'ya ne verebilirim diyen insanlarla bir araya gelmeye gayret ettik. O çalışmaları yürütmeye çalışıyoruz.
Düşünce Kulübü'nün IŞAK diye böyle dördüncüyü yayınlayan olarak bir dergimiz var. Ve artık dört tane çalışma alanımız da bitmek üzere inşallah. İyice sorulmak istedim.
Dört tane çalışma alanımız, ne tür tür bunlar? Biri Türkiye'deki maden meseleleri. Ve madencinin Türkiye'deki durumu ve zenginliği nelerdir? Neler yapılabilmeli? Düşünce Kulübü'nde eleştiri yapısı yok. Öyle bir kültürü yok.
Fikir öğretmek, proje öğretmek ve değerlere değer katmak gayretindedir. İkinci, planlama. Yani bir insan hayatını zaten planlar.
Evini planlar, işini planlar, yaşamını planlar. Birçok alanı planlar. Ülkeler de aslında planlı olmalı diye çalışmalarını.
Üçüncüsü, ekonomi. Üç. Ve o alanda da şimdi ilk defa bu toplantıda bulunmayan Ömer Biharpay kardeşim başkanlığında çalışmalar yürüttü.
Ve orada da çok farklı kardeşlerimizin destek verdiği alan. Dördüncü programımız ise göç. Yerine gelen insanlık hep göç etmiştir.
Seyahat etmiştir. Yaşam alanını seçmeye gayret etmiştir. Daha iyi yapamadığım, mutlu bir yerde yaşayabilir miyim? İşte ülkeler olunca, devletler kurulunca, insanlar da özgürce akına, arabasına atlayıp istediği yerde yaşayamamış.
İşte buna da geçmişte bir yayın ev konası ve o da yaşardı. Şimdi artık ülke sınırları olduğundan dolayı ve belli şartlar olduğundan dolayı da gidenlere göç ismi altında insanların yeni yaşam alanları oluşuyor. Bununla ilgili de gerekli çalışmalarımız var.
İnşallah onu da bitirmiş olacağız. Bu dördüncü dışında gençlerimiz, ülkesi proje çalışmalarına devam ediyor. O gayret içindeler.
Onlar da inşallah daha güzel, Almanya ve İspanya çalışmalarında bulundular. Nasıl olursa, ben de Perşembe günü, Bulgaristan temsilcilerimizin açılışına katılmak üzere, Bulgaristan, Yunanistan ve Almanya olmak üzere bir dizi yeni temsilcilerimizin hem artması hem de çalışmalarına katılmak üzere. Türkiye'de 55 ilde ürkütüldüğü yapıyız.
Yurt dışında 18, inşallah bu değerimize 21 ülkeye çıkmış olacağız. Ve ardında, tüm Bursa'da da 17 ilçede var. Hiçbir ilde böyle bir örgütlememiz yok.
Çünkü genel merkezimiz Bursa olduğu için. Bursa'da her ilçede olmak verdiğimiz için değil. Düşünce kurumunda aydat sistemi yoktur.
Para kurum çok dönmeyen bir kuruluştur. Kamula hiç bir daha sırtımızı deryamadık. Kamula destek talep etmedik.
STK'ların lehbiciyle bir çalışmamız olmalı. Üç bir STK çalışımı eğitim alanında. Proje üretme, kaynak geliştirmek ve kendi hesaplarını yürütüm şeklinde nasıl yapmaları gerektiği gibi bir çalışma ilişkisiyle, yatırım ilişkisi ve düşünce kurumuyla beraber yapacağız.
Bunda da başarılı bir projemiz oluşturduk. İnşallah bundan sonra da bu çalışmamız böyle devam edecek. Evet konu, bu konuda hesabımız var.
Konuğumuz, abimiz sözü ona verecek. Ardından başkanımızdan sonra soru cevap arasında soruyor. Soru cevap sırasında da gelen değerli Hemşehri Dernekleri Başkanı Sevim Bey, Ramazan Ağabey Başkanı Bülent Köbe de onu da dinleyeceğiz.
O arada başkanımız da nefes alır ve soru cevap bölümüne geçmiş oluruz. Evet başkanım söz sizin. Sazı çalabildiğiniz kadar çalabilirsiniz.
Mikrofon kesilmeyen yerdesiniz. Yeter artık az konuş isteme yeri değil. Buyurun istediğiniz gibi konuşun.
Çok teşekkür ederim. Herkese günaydın. Afiyet olsun.
Öncelikle bu güzel bir dost ortamında bulunmaktan son derece mutlu olduğumu ihmal etmek isterim. Inşallah başkanın daveti üzerine ben de sizlerle bir hafta sonu birlikte olacağım için çok mutlu oldum gerçekten. Tabii şöyle bir formata da baktım geçmiş konuşmacılar nasıl bir süreç yapmışlar vesaire.
Daha çok böyle bir kendi bir uzmanlık alanıyla ilgili konuşmalar olmuş. Güvenlik konusu olmuş, sağlık konusu olmuş. Ahmet Ağabey gelmiş geçen hafta.
Güzel programlar olmuş gerçekten. Şimdi ben eğitim olarak ekonomi ve maliye ağırlıkları geçmişim. Dergi konularıyla ilgili.
Bu biraz sizi sıkabilir diye de biraz genişleteyim diye. Neden konuşuruz diye. Böyle siyaset nedeniyle girdiğimiz çeşitli alanlar var.
Tarım gibi, enerji gibi, devletin genel yapılanması ile ilgili konular. Temel hak ve özgürlükler, anayasa, hükümet sistemleri gibi konularda da böyle kısa kısa bazı başlıklara değinmek isterim sizinle beraber. Tabii bunu bu kadar ucuma açınca her biri büyük bir uzmanlık derecesinde konuşulması gereken konular.
Ben bir başlık kullanalım dedim. Türkiye'nin bugüne kadar üzerinde çalışıp da bir türlü zaman zaman çözdüğü büyük başarıları elde ettiği ama tekrar o sıkıntılı süreçlere girdiği bazı konu başlıkları var. Yani bizim çözemediklerimiz.
Çözemediklerimiz başlığı ile bazı konuları aramızda değerlendirelim. Biz neden çözemiyoruz bunları? Daha önce çözmüş müydük? Acaba bundan sonra nasıl çözeriz? Dünyada bunlar nasıl oluyor gibi bir süreci başlıklarla ilerleyelim. Bu arada ben tanımayan arkadaşlar için bir özgeçmişle buraya koydum.
1961 doğumluyum ben. Atatürk Üniversitesi İktisat-İdare-Bilimler Fakültesi mezunuyum. 1982 yılında.
Arasında o zaman doğmamış adamlar kalandı. Yaşamız ilerliyor yani. Ben 10 yıl Maliye Bakanlığında vergi baş müfettişliği yaptım.
Türkiye'nin birçok bölgesinde vergi incelemeleri, kamu kurumları teftişi gibi işler yaptım. Bir dönem Ankara Defterdar Vekilliği görevde yürüttüm. Esas mesleğim eminli mali müşahede.
Bağımsız dış denetim konularıyla ilgilendim. Bu konuda 20 yıla yakın Bursa'da büyük ölçekli yabancı sermayeli şirketlerde vergi danışmanlığı ve bağımsız denetim çalışmaları yürüttük. Ekonomi, kamu maliyesi, kent ekonomileri ve sürdürülebilir kentlerle ilgili kitap ve makaleler yerel ve ulusal basında ve hakemli dergilerde çok sayıda yayınlandı.
Bu başlıklarda çok sayıda televizyon programlarına katıldık. 20 yıla aşkın bir siyasi deneyimimiz oldu. İl başkanlığı yaptık AK Parti'de 5 yıl süreçteyiz.
Bu süreçlerde Bursa'da yerel ve genel seçimlerde hala kırılamayan önemli rekorlara imza attık. O dönemdeki yöneticiler Ercan Bey'in içindeydi. Çok iz bırakan işler yapıldı.
Türkiye'de bunlardan biri, il başkanlığı yüzeyinde yapılabilecek uluslararası uzmanların katılımı ile Bursa 2023 Kent Vizyonu çalışması yapıldı. Bunun sonunu Mervinos salonlarında yaptık 3 bin kişiye. Ayrıca bu yeni bir çalışmamız, iklim değişikliği ve Avrupa Yeşil mutabakatı bir gündem var dünyada.
Bu konuda Bursa'nın ve Türkiye'nin yapacağı çalışmaları izlemek üzere bir dernek kurduk. Sürgülebilir Kent Araştırmaları Derneği. Onun kuruculuğunu üstlendim ben.
Bu kapsamda eğitim, seyahat ve iş gezisi amaçlı olarak yaklaşık 45 ülke, 100'ün üzerinde şehir gezdim. Bu gezilerin birçoğu araştırma amaçlı geziler. O şehirlerde olup da bizde olmayan ne var sorusuyla hep sokak sokak dolaştım.
Dünyanın daha çok yaşanabilir şehirlerinde, Avrupa şehirleri, Kuzey Amerika, Afrika, Çin, Japonya'nın da olduğu birçok kent projeleri üzerinde incelemeler yaptık. En son 31 Mart seçimlerinde Büyükşehir Belediye Başkanı adayı oldum. Sizin buraya da bir gelmiştiniz.
O süreçte sizden bildiğim detaylarla benim açımdan güzel bir dönemdi. Bursa'nın sorunlarının, gerçek çözümlerinin ortaya konulduğu, hiçbir siyasi kaygı yükmeden olması gerekenlerin neler olduğunu, bazılarının canı acısa dahi Bursa'nın yapması gereken bazı işler var. Bunların açık yürekli anlatıldığı bir dönemdi benim açımdan.
O açıdan benim Bursa'nın hafızasına o notları düşmüş olduk. Ben biraz önce de bahsettim. Ekonomik, kamu maliyesi ve vergi konularında esas uzmanlık alanım ama şu konularda da çalışmalarımız oldu.
Kent yönetimleri ve sürdürülebilir şehircilik. Bunun çok alt başlıkları var. İklim değişikliği, küresel ısınma konularını çalıştık.
Karın hayvancılık, kırsal kalkınma ve gıda güvenliğini çalıştık. Enerji, arz güvenliği, fosil yakıt kullanımı, yeşil enerji kaynakları ve kobi sorunları. Sanayi ve tarlada ölçek sorunları, derinliliği, katma değerli üretim hedefleri.
Ve sosyal politikalar başlığında da genç, kadın, yaşlı, engelli, dezavantajlı gruplar üzerinde çok çalışmalar yaptık. Kendimi ifade edebilecek kadar İngilizce biliyorum. Evli, iki çocukluğum, bir tane de torunumdur.
Evet, özgeçmişimiz böyle. Şimdi yavaş yavaş konumuza, gündemlerimize başlayalım. Hoşgeldiniz.
Hoşbulduk. Biraz önce aklıma geldin, göremedim. Teşekkür ederim.
Şimdi değerli arkadaşlar, içinde yaşadığımız, vatandaşa olduğumuz ülke özel bir ülke. Yani çok böyle İsviçre gibi değil, Finlandiya gibi değil, İsveç gibi değil. Biz mukayeselerimizi yaparken biraz insaflığı yapmalıyız.
Yani işte şurada ben, birçok uluslararası gösterge var. İnsan gelişimdir, efendim, hukukun üstünlüğü ülkesidir, kamu yönetimi etkinliğidir. Bunlar hep araştırılıyor ve endeks olarak hangi ülke hangi sırada bunlara hep puan veriliyor.
Türkiye genelde de maalesef büyük yerlerde şu anda birçok başlıkta. Basın özgürlüğüdür, kurumsal yönetimdir, kurumlara güven araştırmaları vs. Ben bunları size rakamlara boğulmamak adına burada hiç bahsetmeyeceğim.
Ama böyle bir şey olduğunda bilelim. Dünya her başlıkta ülkelerin performanslarını takip ediyor. Yani siz kurumlarınızı nasıl yönetiyorsunuz? Siz eğitim düzenini nasıl yönetiyorsunuz? Siz ekonomiyi nasıl yönetiyorsunuz? Adalet düzeniniz nasıl? Efendim, sosyal politikalarınız nasıl? Gelir dağılımı adaleti diye bir şey var.
Bu konuda bir hassasiyetimiz var mı, bir hedefimiz var mı yani? Yani bu en fakir ve en zengin arasındaki uçurumu nereye kadar açacağız? Yani bunun bir uluslararası standartı yok mu? Hepsi var ve bunlar izleniyor. Bize de bir puan veriliyor, onu bilelim. Bu puanları şöyle de değerlendirebiliriz.
Bizi zaten dünyada kimse istemiyor. Kimse sevmiyor. Biri zaten kötülük olsun diye yapıyorlar.
Biz çok iyiyiz aslında. Bunların hiçbiri doğru değildir. Şimdi böyle yaklaşanlar da var Türkiye'de.
Ama gerçekçi olalım, bizim çok güzel yaptığımız işler var. Çok başarılı olduğumuz toplum olarak, ülke olarak, dünyada da dikkat çektiğimiz başlıklar var. Zaten onlar da bu dünyadaki araştırmalarda gözüküyor.
Mesela Amerika'da yayınlanan bir araştırma geçen hafta yayınlandı. Doğal insansız hava araçları konusunda Türkiye ilk 1-2. sıralarda yazdı.
İhracatında da ilk 1-2 sıralarda. Muazzam bir şey. Bunu da Amerika açıklıyor.
Bizi geçti diyor Türkiye bu konuda. Bunlarla da gurur duyalım. Ama eksik olduğumuz yerleri de samimi bir şekilde değerlendirelim.
Çözemedik derdimizi değil mi? Ben çok beğendim. Yani bence bazılarını çözmüştük geçmişte. Tekrar bir geriye gidiş oldu.
Yavaş yavaş ilerleyelim. Şimdi bu konu aslında hepimizin enflasyon faiz ilişkisi. Çok net bir şekilde günlük hayatımızda yaşadığımız ve ülkeyi de ciddi bir şekilde etkileyen ve günlük hayatımızı önemli ölçüde yeniden kararlar almamıza sebep olan bir başlık.
Enflasyon arkadaşlar bir ekonominin aslında ateşi. Yani aramızda sağlıkçılar vardır. Bir vücutta dengesizlik olduğunda ateşimiz çıkar ya.
Aynı ülke ekonomisinde de bir dengesizlik varsa enflasyon yükselmeye başlıyor. Enflasyon satılama gücümüzün azaldığı bir sistemin adı. Sürekli fiyatların ölçüsüz bir şekilde arttığı ve kontrol edilmezse günlük yaşantıların isyan noktasına kadar taşındığı bir yapıdan bahsediyoruz enflasyon.
Şimdi faiz bizim inancımızda da yasaklanmış bir şey. Ama inanın dünyanın tüm akli inançlarında da olan ülkelerde de yüksek faizi hiçbir ekonomi istemez. Yüksek faiz bütün ekonomiler için zararlı bir şey.
Çok yanlış bir şey. Çünkü hepçede paranın maliyeti faiz. Yatırım yapmanız için faiz ödemeniz gerekiyor.
Yüksek olursa o faizi karşılayacak kazanç elde edemediğinizde batarsınız yani. Yüksek faiz kesinlikle arzu edilmez. Ekonomide tüm başlıklarda dengeyi oluşturursanız bir problem yaşanmaz.
Şimdi eğer ülkede enflasyon çeşitli dengesizlikler nedeniyle para arzı ve para talebinin dengesi bozulduğu için yükseldiği anda siz onu ancak faizle oynayarak durdurabiliyorsunuz. Para politikası aracı faiz üzerinde. Şimdi %10 enflasyon varsa siz %5 faiz uyguladığınızda sistemde bütün insanlar bankalardan parasını çeker, %10 ya da daha fazla getirisi olan bir şeye yönelir.
Bu da en başta döviz olur. Yani döviz kendisini korumak için meğer gayrimenkul olur. Araba olur, taşıt olur.
Şimdi bu vatandaşı bu noktaya katiyen getirmemek gerekmiyor. Yani enflasyonla faiz böyle at başı. Hatta faizler bir milim daha ileride olmalı ki para çekilmesin sistemden ve normal ekonomide bunu olsun.
Bir de dövize talep artmasın diye. Bu çok kesin ekonominin bin yıllık kuralları. Hiç şaşmaz.
Daha sonra sakinleştiği zaman zaten %1 lirası, şimdi Japonya'da eksik faizler var. Japonya benim paramı almıyor, adam muhafaza etmek için ondan para istiyor. Yani ben senin paranı bakayım bakarım da üstüne para verirsem, yani ben ona faiz vermem gerekirken ondan para istiyorum.
Şimdi bu konuyu Türkiye ilk kez bu son dönemde maalesef bir farklı politika geliştirdi. Şimdi bizim zaman zaman yaşadık bize döviz şeyleri olmuş, saldırıları olmuş. Bu zayıf ülkeler olur.
Döviz krizi olan, döviz ihtiyacı çok fazla olan ülkelere zaman zaman böyle uluslararası bazı yapılar vardır. Büyük bir Türk lirası talep ederek, dövizin fiyatını artırarak bir sürü operasyonlar yaparlar. Türkiye'ye de yapıldı.
Türkiye bunlardan korunmak için çok acele bazı işler yaptı. Onları ileride anlatacağım. Ve ekonominin geneliyle ilgili büyük bir güven derecesi oluştu.
Ekonomi yönetimiyle ilgili ve geneliyle ilgili. Bu konuda bir karar vermemiz lazım. Bu konu bilimsel olarak nasıl yönetiliyor? Enflasyon faiz ilişkisi.
Döviz dengesine dikkat edeceğiz. Bütçe dengesine dikkat edeceğiz. Paranın ateşini yükseltmeyeceğiz.
Ve enflasyona neden olacak? Dengesiz hareketler yapmayacağız. Bu çok önemli. Şimdi Türkiye'nin dış kaynak ihtiyacından söz edilir.
Çok eskiden beri neden? Bizim nüfusumuz çok genç ve o nüfusa iş bulabilmek için yatırım ihtiyacımız var. Kendi tasarruflarımız Türkiye'nin ihtiyacı olan yatırımları karşılamaya yetmiyor. Dış kaynağa ihtiyacımız var.
Dış tasarruflara ihtiyacımız var. Bu yüzden Türkiye çok dikkatli bir denge ile yürütmesi gerekiyor. Dış piyasalara, dışarıdaki kredi motuna, CDS puanı diye bir şey var.
Yürürken, dışarıdan borçlanırken o borcu sigorta eden kurumlar var. Onların uyguladığı bir puan var. CDS puanı deniliyor.
O ülkenin riski neyse o puan yükseliyor ona göre düşüyor. Türkiye bir ara %8'lere falan ilave bir risk puanı oluştu. Çok anlamlı.
Yani CDS 900'lere çıktı, şimdi 270'lerde falan. İçeride yanlış yönettiğinizde hemen dışarıda da bir puan ölçüyor sizi. Dünyada hiç olmayan puanlara çıksın Türkiye.
Dış piyasalarda yakın yön takip ediliyor ve Türkiye ile ilgili yatırım kararları alıyor. Mesela deniliyor ki Türkiye ekonomisini iyi yönetemedi ve bu nedenle de faizleri yükseltmek zorunda kaldı en sonunda. Şimdi biz Türkiye'ye paramızı bozdurup gidelim.
Mesela İngiltere'deki bir grup 10 milyon pound sıcak parmağı olarak getirmek istiyor. Parasını bozduruyor Türk lirasına, mevduat yapıyor. 3 ay, 4 ay, 6 ay mevduatın sonunda %50'ye faiz alıyor ve onu tekrar dövize çevirip geri gidiyor.
Ve buna baktığınız zaman döviz basında çok ciddi bir Türkiye faiz ödüyor şu anda. Yani buna carry trade deniliyor. Sıcak para, gelip gidiyor.
Yani Türkiye şu anda bir memeşimçekle beraber ateşini durdurdu. Doğru politikalar uyguluyor memeşimçek birçok başlıkta. Ama tabii bu alt tabakayı hangi ortağa eziyor şu anda? Fakürü ödediliyor, zamlarla, firaslarla neden bu oluyor? Aslında bunun yumuşak geçişi vardı.
Nasıl olurdu? Türkiye geçmişte de böyle sıkıntılara girerdi. Özal bir tur yapardı dünyada. Bir kaynak turu gelirdi.
Şimdi biz aslında Cumhurbaşkanımız birkaç tur yaptı hatırlarsanız Körfez'e. Ve bir kaynak oluşmadı arkadaşlar, dikkat edin. Şeyde çok ciddi, şimşek de gitti geldi.
Birçok sunumlar yaptı, finans piyasalarına. Türkiye'ye yeni bir kaynak gelmiyor. Türkiye'deki şu andaki zam ve vergi sananın gerekçesi o. Yani dış kaynak kuramadığımız için.
Dış kaynak kursak bu kadar yüklenmemize gerek yoktu. Daha yumuşak geçilebilirdi. Bir de bu IMF konusuna kısaca değinmek isterim.
Türkiye'de tabii bu dış konular ağırlıklı olarak ve iş politika malzemesi olarak kullanma alışkanlığımız var. Bu IMF'e de bunlardan biri. IMF aslında bizim de üyesi olduğumuz uluslararası bir kuruluş.
Bizim de sermaye koyduğumuz bir bankamız. Parafon. Şimdi böyle sıkıntıya giren ülkelere bir kaynak tahsis ediyor.
Bir program uyguluyor. Ve o sıkıntılı süreçten çıkınca ülke tekrar IMF'e çıkıyor sistemden. Şimdi bunu öyle bir anonim hale getirdik ki vatan hainliği gibi bir şey oldu yani.
O IMF'ye başvurmak. E kardeşim biz şimdi ihtiyacımız olan dış kaynağı nasıl bir maliyetle karşılıyoruz? Yüzde kaçla karşılıyoruz? Yüzde beşlerle, yedilerle, duvar basında, faiz ücretiyle. Kaynak geliyor.
Kendi tedibimiz o. IMF'ye gittiğinizde ne oluyor? Şimdi IMF size yüzde birle, ikiyle, böyle çok sembolik parlamalarla 50 milyar dolar gönderebiliyor. 30 milyar dolar gönderebiliyor. Ama yanında bir program da söylüyor.
Diyor ki ben sana bu parayı veririm ama bu parayı kardeşim bir defa belli mevzuatlarını düzenlemeni isterim. Nedir o? Kamu alımlarını doğru fiyattan yapacaksınlar. Yani ihale kanunu uluslararası standartlarda yapacaksın.
1 liralık işi 3 liraya yaptırmayacaksın. 5 liraya yatırmayacaksın. İMF'e bunu istiyor.
Türkiye'nin temel altyapı vesaire yatırımlarına aslında çok fazla bir şey söylemiyor. Ama doğru fiyattan doğru işler yapılıyor. Büyüme rakamlarını biraz makul tutuyor.
Çünkü diyor siz har vurup harma savunmuşsunuz geçmişte. Şimdi biraz tasarruf edeceksiniz diyor. Biraz böyle sıkıyor birçok şeyi.
İşte asgari ücreti vesaire oralara da müdahale ediyor. Orada çok rahat bir toleran değil ama İMF programının olduğu dönemlerde Türkiye kendini toparlıyor. Çünkü yeni bir kaynak koyuyor sistemi içine.
Kamu bankalarının çok büyük disiplin altına. Kamu bankalarında böyle kuralsız, kayıtsız para kullanımının önüne geçiyor. Türkiye bu alternatifi kullanmıyor şu anda.
İç siyasette kullanmıyor. Bana göre bunu açıklıkla konuşmak lazım.
DİĞER FAALİYETLER
-
48.Simit&Çay Programı
07 Mayıs 2025, 11:01 -
46.Simit&Çay Programı
12 Nisan 2025, 10:09 -
45.Simit&Çay Programı
25 Mart 2025, 01:00 -
44.Simit&Çay Programı
17 Mart 2025, 14:20 -
7.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:22 -
8.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:22 -
9.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:21 -
10.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:21 -
11.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:20 -
12.Simit&Çay Programı
11 Mart 2025, 12:19